Anayasada Temel Hak ve Özgürlükler Nelerdir? Sıralanışı Nasıldır?

Anayasada Temel Hak ve Özgürlükler Nelerdir? Sıralanışı Nasıldır? Anayasa, temel hak ve özgürlüklerin sıralanışında, 1961 Anayasasında olduğu gibi, genel hükümlerden sonra, üçlü bir ayrıma gitmiştir. Bunlar sıra ile, kişinin haklan ve ödevleri, sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler ve siyasal haklar ve ödevlerdir. Bu üçlü ayırım, 20. Yüzyıl başlarındaki Alman hukukçularından G. Jellinek’ten beri yaygın olarak kullanılan bir ayırımdır.

Koruyucu haklar

Kişileri devlete ve topluma karşı koruyan hak ve özgürlüklere koruyucu haklar denir. Bunlar, Anayasanın kişinin haklan ve ödevleri bölümünde düzenlenmiştir. Bu bölümde sayılan özgürlükler arasında, kişi dokunulmazlığı (m, 17), zorla çalıştırma yasağı (m. 18), özel hayatın gizliliği (m. 20), konut dokunulmazlığı (m. 21), haberleşme özgürlüğü (m. 22), yerleşme ve seyahat özgürlüğü (m. 23), din ve vicdan özgürlüğü (m. 24), düşünce ve inanç özgürlüğü (m. 25), basın özgürlüğü (m. 28), dernek kurma özgürlüğü (m. 33), toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı (m. 34) gibi hak ve özgürlükler yer alır. Anayasa, 1961 Anayasasından farklı olarak, mülkiyet hakkına, ekonomik haklar arasında değil, kişi hakları arasında yer vermiştir. Bu değişiklik, Anayasanın Milli Güvenlik Konseyinde yapılan görüşmesi sırasında olmuştur. Mülkiyet hakkı, devletten önce var olan, devlete karşı da korunması gereken, kişi hakları yönü ağır basan, haklardan sayılmıştır.

Anayasa bu bölümde, kişisel hak ve özgürlükleri düzenlemekle kalmamış, korunmaları ile ilgili kurallara da yer vermiştir. Bunlar kişi güvenliği (m. 19), hak arama özgürlüğü (m. 37), yasal yargıç güvencesi (m. 37), cezaların yasallığı ve kişiselliği (m. 38), isbat hakkı (m. 39), yetkili makama başvurabilme olanağının sağlanması (m. 40), gibi kurallardır.

Anayasa kişi güvenliği ile ilgili olarak, İngiltere’de 1669 yılından beri uygulanmakta olan, hukuk dilinde Habeas Corpus denen güvenceyi getirmekte, kişinin keyfi tutuklamalara karşı korunması için düzenlemeler de yapmıştır: Yakalanan veya tutuklanan kişinin, kısa bir süre içinde yargıç önüne çıkarılması, durumun yakınlarına bildirilmesi, yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama nedenlerinin bildirilmesi gibi (m. 19).

1961 Anayasasının kişi güvenliği ile ilgili 30. maddesinde, 12 Mart Döneminde iki kez değişiklik yapılmış, yakalanan veya tutuklanan kişilerin en geç yargıç önüne çıkarılma süresi, 24 saatten 48 saate, savaş ve sıkıyönetim hallerinde ve toplu suçlarda ise bu süre 15 güne çıkarılmıştır. 1982 Anayasası aynı ilkeyi benimseyerek, yakalanan veya tutuklanan kişinin, en geç 48 saat içinde, toplu olarak işlenen suçlarda da, en geç 15 gün içinde yargıç önüne çıkarılması kuralını getirmiştir. 1982 Anayasası, bu sürelerin olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabileceğini de öngörmüştür (m. 19/6).

İsteme hakları

Kişilerin, toplumdan ve devletten isteyebilecekleri haklara «isteme hakları» denir. Bu tür haklar, Anayasanın «sosyal ve ekonomik haklar ve ödevler» bölümünde yer almıştır. Bunlar sosyal devlet anlayışının kapsamı içine giren hak ve özgürlüklerdir. Anayasaya göre bu haklar, ailenin korunması (m. 41), eğitim ve öğrenim hakkı (m. 42), çalışma ve sözleşme özgürlüğü (m. 48), çalışma hakkı (m. 49), dinlenme hakkı (m. 50), sendika kurma hakkı (m. 51, toplu iş sözleşmesi hakkı (m. 53), grev hakkı (m. 54), konut hakkı (m. 57), gibi haklardı.

1961 Anayasası, toplu sözleşme ve grev hakkının olduğunu, grev hakkının kullanılması, istisnaları ve işverenen haklarının yasa ile düzenleneceğini öngörmüş, işverenin lokavt hakkına değinmemişti. 1982 Anayasası, grev hakkını ayrıntılı bir biçimde düzenleyerek kısıtlama yoluna gitmiş ve lokavttan hak olarak sözetmemekle birlikte, işverenin lokavta başvurmasının yöntem ve koşullarının, yasa ile düzenleneceğini öngörmüştür. Grev ve lokavtın yasaklandığı veya ertelendiği durumlarda, uyuşmazlığın Yüksek Hakem Kurulunca çözülmesi ve Yüksek Hakem Kurulunun kararlarının toplu iş sözleşmesinin yerini alması yolunu getirmiş, siyasal amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavtı, işyeri işgali, işi yavaşlatma, gibi direnişleri yasaklamıştır. Böylece, işçiler ve sendikalar, eskiye oranla pazarlık güçlerini büyük ölçüde yitirmişlerdir.

Sendikal etkinlikleri düzenleyen ve sendikalara önemli kısıtlamalar getiren, sendikaları güçsüz bırakan, Anayasanın 52. maddesi, Anayasa’da 1995 yılında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır. Böylece, sendikaların önündeki engeller büyük ölçüde giderilmiştir.

Bu arada, işçilerle işverenler arasındaki toplu iş sözleşmesini düzenleyen Anayasanın 53. maddesine eklenen bir fıkra ile, işçi niteliği taşımayan kamu görevlilerine, sendika kurma, yönetimle toplu görüşme yapabilme, görüşme sonucunu Bakanlar kurulunun takdirine sunma hakkı tanınmıştır. Bu, içeriği boşaltılmış bir sendika hakkı ile toplu sözleşme ile ilişkisi olmayan, toplu görüşme hakkından başka bir şey değildir.

Anayasa, 1961 Anayasası gibi, Anayasada yer alan sosyal ve ekonomik hakların devlet tarafından gerçekleştirilmesinin, ancak devletin mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde mümkün olacağını belirtmiştir. Bu düzenleme, gerçekçi bir düzenlemedir. Hemen belirtelim ki, tüm ekonomik ve sosyal haklar bu kuralın uygulama alanına girmez. Örneğin, sendika kurma hakkı, toplu sözleşme ve grev hakkı gibi haklar, bu düzenlemenin dışındadır. Buna karşın, konut hakkı, sosyal güvenlik hakları, sanatın ve sanatçının korunması gibi haklar ve devlet görevleri, ancak devletin mali olanakları ölçüsünde gerçekleştirilebilir.

Katılma hakları

Kişinin, siyasal gücün kullanılmasına katılmasını sağlayan haklara «katılma hakları» denir. Bu haklar, Anayasanın «siyasal haklar ve ödevler» başlığı altında düzenlenmiştir. Anayasaya göre bunlar, vatandaşlık (m. 66), seçme, seçilme hakları (m. 67), siyasal partilerle ilgili haklar (m. 68, 69), kamu hizmetlerine girme hakkı (m. 70), vatan hizmeti hakkı (m. 72), vergi ödevi (m. 73), dilekçe hakkı (m. 74), gibi hak ve özgürlüklerdir.

1971 ve 1973 yıllarında, 1961 Anayasasında yapılan değişiklikler, esas itibariyle, 1982 Anayasasına da yansımıştır. 1961 Anayasası seçmen yaşının saptanmasını yasa koyucuya bırakmışken, Anayasa seçmen yaşını saptamıştır. Anayasa, halkoylamasına da, siyasal haklar arasında yer vermiş ve bütün seçimlerin ve halk oylamalarının, yargının yönetim ve denetimi altında yapılacağını belirtmiştir (m. 67).

Seçme ve seçilme haklarının kullanılmasında, en önemli araç olan siyasal partiler, Anayasada ayrıntılı bir biçimde düzenlenmiş ve 1961 Anayasasına göre, bazı önemli kısıtlamalara konu olmuştur. Bu kısıtlamalar, Anayasanın 68 ve 69. maddelerinde yapılan değişikliklerle, kısmen giderilmiş, kısmen de hafifletilmiştir ).

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Comments

ayşe için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.