Birincilağızlılar

güvercin ve fare anatomisiÜç embriyo tabakalı sölomlulara birincilağızlılar denir; bunlarda gastrulanın blastoporu (gastrula boşluğunun dışarıyla bağlantısını sağlayan dış deriyle iç deri arasında sınır oluşturan açıklık), embriyo gelişmesi sırasında, hayvanın ağzını oluşturur ama anüsün ortaya çıkmasına yol açmaz. Bu canlılarda, gastrula blastoporunun tümüyle ortadan kalktığı ya da dudaklarının orta yerde birleştiği uzunlamasına bir yarık halini aldığı da görülür (böylece iki delik oluşur: Öndeki ağız, arkadakiyse anüstür).

Birincilağızlıların sinir sistemi, sindirim borusunun alt bölümünde yer alan bir sinir düğümü zinciriyle, sindirim borusunun üstünde ve bedenin ön bölümünde yer alan az çok karmaşık ve beyin ödevi gören bir merkezden oluşmuştur. Birincilağızlılar, ayrıca bedenlerinin uzun ekseni boyunca sölom keselerinin yinelenişiyle de dikkati çekerler. Her sölom kesesinde bir çift sinir düğümü bulunur. Birbirini izleyen sinir düğümleri birbirlerine sinir lifleriyle bağlanırlar. Birincilağızlıların bedenleri de aynı biçimde, uzunlamasına eksen boyunca düzgün olarak yinelenen bölümlerden oluşur. Buna bölütlü yapı denir. Her bölütte bir çift boşaltım organı (metanefridyum) vardır. Genellikle halkalısolucanlar ve çokkıllısolucanlar bu yapıdadır. Ama öbür birincilağızlılarda, bu yapı, embriyo gelişmesi sırasında solomun değişik bölümleri tarafından örtülü olarak taslak halinde görülür. Hatta solucanlarda bile bu yapı tam anlamıyla ideal tipte değildir. Halkalısolucanlar dalı dışında kalan birincilağızlılar arasında halkalısolucanlara tartışmasız bir yakınlık gösteren iki grup vardır: Tüm cinsleri kurtsu görünümde olan Sipurıculoidea ve Echiuroidea. Birincilağızlıların bir başka grubu lofoforlardır (Lophophora). Bunlar, birkaçı dışında, kendini bir yere bağlayan (bazıları koloniler oluşturur) ve çoğunlukla denizde yaşayan hayvanlardır. En genel özellikleri ağızlarının bir dokunaç çelengiyle (ya da lofofor) çevrili olmasıdır; bu dokunaçları örten titrek kirpiklerin hareketinin sağladığı su akımı sayesinde, su içindeki besin parçacıkları ağızlarına gelir. Son olarak, yumuşakçalar (Mollusca) ve eklembacaklılar (Arthropoda] gelir. Her ne kadar yumuşakçalann, halkalısolucanlara yakınlığı kesinse de (larvaları arasındaki benzerlikler kanıtlanmıştır), yumuşakçalarda halkalısolucanlarda görülen bölütlenmenin izlerine ya hiç rastlanmaz ya da çok ender olarak rastlanır. Ama eklembacaklılarda bölütlenme açıkça görülür. Eklembacaklıların bedeni, embriyobilimsel olarak halkalısolucanların bedeni gibi üç bölümden oluşur. Bütün birincilağızlılarda iç organlarının yapısı birbirinden çok büyük farklılık göstermez. Eklembacaklıların, öbürlerinden en belirgin ayrımı, her beden bölütünde bir çift çokeklemli eklentinin bulunmasıdır. Eklembacaklılarda, birbirini izleyen bölütler az çok farklı özellikler kazanarak ve birbirleriyle kaynaşarak şu bölgeleri oluştururlar: Ağzını ve çok farklılaşmış duyu organlarının yer aldığı baş; başlıca hareketi sağlayan organların bulunduğu göğüs; iç organları kapsayan ve bazen haraket organlarıyla da donanmış olan karın bölgeleri.

Eklembacaklıların bir başka özelliği, kitinli dış iskeletlerinin bulunmasıdır, üçüncü temel özelliği, gelişme sırasında solomun önemini yitirmesidir. Sölom keselerinin çeperleri parçalanır, hücreleri dağılır ve işlevleri bir sınıftan öbürüne değişen dağınık bir doku oluşturur. Sölom keselerinin ve her bölütte yinelenen organların bulunmamasına karşın, birkaç durum dışında, eklembacaklıların sinir sistemi, kas sistemi ve dış iskeleti, kökeninde bir bölütlenmenin izlerini taşır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.