Ergenlik Nedir?

Ergenlik, insan yaşamının çocukluk ve eriş­kinlik arasındaki dönemi.

Organik açıdan ergenlik, olgunlaş­ma süreçlerinin bitmesiyle belir­ginleşir; beden yavaş yavaş kesin boyutlarına ulaşır. Bedenin geliş­mesi sırasında geçici oransızlıklar ortaya çıkar: Bacaklar önce gövde­den daha hızlı büyür; sonra hareket tersine döner; ağırlık artışı hızlanır ve 16 yaşlarında bazen yılda 4-5 kiloyu bulabilir. Ergenliğin ilk ev­resi, erinlik çağı (buluğ çağı) denen, kızlarda âdet kanamasının başla­masıyla, erkek çocuklarda da erbezlerinin sperma hayvancıkları (spermatozoyitler) üretmeye koyulmasıy­la belirlenir. Erinlik çağı, gerek kızlarda, gerek erkek çocuklarda yaklaşık Uç yıl sürer; ama başlangıç yaşı toplum, ırk ve aileyle ilgili birçok etkene bağlıdır. Normal sınırları 10-16 yaş arasıdır. Hormon açısından erinlik, hipotalamustaki sinir merkezlerinin, hipofiz tarafından, gonadostimülinler (cin­sel bezleri uyaran hormonlar) salgı­lanmasını sağlayan etkisinin ortaya çıkmasıdır. Bu etki, büyümede güçlü bir hızlanmayla (boy atma), kız çocukta kadınsı (kalçanın genişle­mesi) , erkek çocukta erkeksi (omuz­ların genişlemesi) özelliklerin ve derialtı yağının dağılımındaki özel­liğin belirmesiyle tanınır. Cinsel organlarda (ya da birincil cinsel özellikler) ve ikincil cinsel özellik­lerde değişmeler olur: Pübisin kıllanması (kız çocukta üçgen, erkek çocukta eşkenar dörtgen biçiminde); koltukaltlarında ve göğüste (ek kek çocuklarda) kıl belirmesi; alın- saç sınırının belirginleşmesi; erkek çocuklarda sakal ve bıyık çıkması. Ayrıca erkek çocuğun derisi yağ­lanır ve sivilcelenir; sesi kalın­laşmaya başlar. Kız çocukta da göğüsler gelişmeye koyulur. Ruhbilimsel açıdan, ergenlik, duygu ve düşünce yaşamında derin deği­şikliklere yol açarak kişiliğin pekiş­mesiyle sonuçlanır. Cinsel olgunluk­la yakından ilgili olan duygusallık, ergenlik çağındaki kişide son derece önemli yer tutar. Duygululuk, bazen aşırı heyecanlıhğa varacak kadar artar. Cinsel dürtünün uyanmasma koşut olarak, sözgelimi düşgücünün birinci planda rol oynadığı deli­cesine aşk ve arkadaşlıklarda görü­len, bazen aşırıya kaçan yeni duy­gular ortaya çıkar. Çevresinin, er­genlik çağındaki kişinin duygu ve heyecanlan karşısında belli bir anlayış ve uyum göstermemesi, ciddi ve kalıcı kişilik bozukluklarına yol açabilir.

Ergenlikteki zekâ gelişmesinin evreleri özellikle Jean Piaget ve Ce­nevre Okuliı tarafından araştırıl­mıştır. Erinlikten başlayarak, somut işlemler evresini, başlangıçta temel özelliği akıl yürütmeden ve tartış­madan aşırı zevk almak olan soyut ve biçimsel düşünce evresi izler. Bütün bu ruhsal değişiklikler, kısa­ca, kişiliğin kanıtlanması ve erişkin­liğe özenme çabasına bağlanabilir. Ergenlik çağındaki kişi çeşitli alan­larda (kültür, vb.) değerler edin­meye çalışır; boyutları durmadan artan bir toplumsal çevrenin ona sunduğu çeşitlilik içinden, kendi buluş ve vazgeçmeleri yoluyla bir davranış biçimi, bir ideal seçmeye uğraşır. Yeni olanakları aracılığıyla dünyaya açılır ve yeni yeni gelişen bağımsızlığı, onu daha çok hareket özgürlüğü istemeye götürür. Kuşaklar arası anlaşmazlığa neden olan ergenlik bunalımı, sanayileş­miş toplûmlarda çok daha önemli boyutlarda duyulan bir olgudur. Ama bunalımın normal (yani çok sık) olması, doğal (yani doğuştan) olduğunu göstermez. Üstelik farklı kültürler arasında yapdacak bir karşılaştırma, bu bunalımın yal­nızca ergenliğin organik değişikliklerine bağlanmasını engeller: Er­genlik çağındaki kişinin toplumsal durumu, özellikle cinsel yaşamına egemen olan zorlayıcı yasaklar ve kısıtlamalar, davranışını büyük oranda belirler. Ergenlikte cinsellik konusunda bas­kıcı örneklere, hoşgörülü örnekler­den çok daha fazla raslamr. Toplumsal olgunlaşma cinsel olgunlaş­mayı birkaç yıl geriden izlediği için, gencin cinsel dürtüsü üstündeki güçlü yasak, erişkinin cinsel dav­ranışında da az ya da çok sapmaya yol açabilir. Genellikle, modern sanayileşmiş toplûmlarda, bireyle­rin erişldn çağa girmesini geciktir­me eğilimi yeğlenmekte, bu da duygusal yaşamın uzun süre olgun­laşmamasına neden olmaktadır. A.B.D.’nde Kinsey raporu, ergenlik çağındakilerde cinsel yaşamın, top­lumsal sınıfla sıkıca bağlantılı olguğunu göstermiştir. Bu rapora göre kendi kendini tatmin (mastürbas­yon) gençlerin aşağı yukarı tümü tarafından uygulanmaktadır; ama sıklığı, üniversite öğrencileri ara­sında, çalışan gençler arasında olduğundan iki kat. fazladır. Buna karşılık, çalışan gençlerin % 85’i, üniversite öğrencilerininse yalnız % 42’si evlilikten önce bir kadınla ilişki kurmuşlardır. İleri derecede sana­yileşmiş ülkelerin en büyük sorun­larından biri, gençliğin (özellikle elverişli koşullarda yaşamayan sı­nıflardan gençlerin) topluma ka­zandırılmasıdır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.