jean Auguste Dominique İngres Hayatı

Fransız ressamı (Montauban, 1780 – Paris, 1867).

Toulouselu bir süsleme sanatçısının oğlu olan jean Auguste Dominique İngres, 1791’de Toulouse Akademisi’ ne yazıldı, iki yıl sonra yüksek kabart­ma ödülünü kazandı, j. Roques, pey­zaja jean Briant ve heykelci J. P. Vigan gibi ustaların yanında çalışan İngres, aynı zamanda müzikle de ilgi­leniyordu, hatta Paris’e gidene kadar da yaşamını müzikle kazanmıştı. 1798’de Paris’te David’in atölyesine giren sanatçı, hocasından Eski çağ sa­natçılarını ve büyük ustaları öğrendi, ama kısa bir süre sonra David’in ya­nından ayrıldı. David gibi İngres’in de hayal gücü pek zengin değildi, bu ne­denle kahramanların ve tanrıların (Oidipus ve Sfensk: Jüpiter ve Thetis) yüceltilmesine dayanan bir çeşit hümanizmayı, yapay bir biçimde işleyip geliştirmeye çalıştı. Tarihsel konulu yapıtlarıyla büyük başarı kazandı. İngres teknik açıdan da David’den uzaklaştı; gerçekten de, ona göre de­sen, yalnızca bir kontur değil, ama bi­çim ve hareketi doğuran bir çizgidir: sanatçı, yapıtlarında ayrıntıların ku­sursuz biçimde verilmesine aşırı özen gösterir, bu yüzden de bütündeki uyu­mun bozulmasına neden olur. Daha çok durgun ve donuk durumları, ağır hareketleri kolaylıkla işler (Homeros’unn Tanrısallaşması).

Agamemnon’un Elçileri (1801) adlı yapıtıyla Roma Büyük Ödülü’nü ka­zandıktan sonra Medici villasında ka­lan sanatçı, 1803‘te konsül Bonapart’tan, 1805’te de zengin bir burjuvadan (Rivière) resim siparişleri aldı. Birkaç fırça darbesiyle oluşturuverdiği port­reler (1.200’den fazla da kara kalem­le çizmiştir), teknik ve anlatım açısın­dan eşsiz güzelliktedir ;1810’dan sonra gerçekleştirdikleri arasında en ünlüle­ri Madame de Senonnes. Kont Gouriev. Madame Marcotte de Sainte Marie. vb’nin portreleridir. Büyük niller dizisine 1803’te Valpinçonlu Yıkanan Kadın adlı tuvaliyle başlayan res­sam. bunun ardından birçok başyapıt gerçekleştirdi. Bunlar arasında en önemlileri Büyük Odalık (1814). Kaynak (1856), Türk Hamamı’diT (1863); söz konusu yapıtlarda üslup deneme­lerine giriştiği için, bunlar sanatçının en modern yanım oluştururlar.

Yeni Klasikçilikle Romantizm Arasında Bir Yer

İngres her şeyden önce bir “tarih res­samı” olmak istiyordu, ama tasarla­dığı büyük kompozisyonlarla yarat­mak istediği etkiye ulaşamadı. Ününü özellikle portreleri ve nüleriyle sağla­yan sanatçının yeni-klasikçilikle ro­mantizm arasında kendine özgü bir yeri vardır. Karmaşık olan ve rakibi Delacroix’mnkinden çok daha güçlük­le kavranabilen sanaü, yaşamı boyun­ca pek iyi anlaşılmamıştır. Ama, İngres’in modern resmin gelişmesinde büyük rol oynadığı tartışma götürmez. Gerçekten de, Seurat, kübistler, Ma- tisse, gerçeküstücüler, hatta Picasso bile ona çok şey borçlu olduklarım ka­bul etmişlerdir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.