Jüra Devri Nedir?

İkinci Zaman’da, Triyas ile Tebeşir devirleri arasında yer alan jeolojik de­vir.

“jüra arazileri” 1795’te, Alman Humboldt tarafından tanımlandı.

45 milyon yıl süren (—180 ile —135 milyon yılları arasında) jüra devri, tabaka bilimin (stratigrafi) gelişme­sinde çok büyük rol oynadı. Kireçli, killi ve marnlı dizilerin almaşması, bir “Ak jüra”, bir “Esmer jüra” ve bir “Kara jüra”nın ayırt edilmesine ola­nak verdi. Fosillerin bolluğu sayesin­de Oppel (1831-1865), ammonitli 33 kuşak saptadı ve canlı kuşağı (biyozon) kavramını ortaya attı. Jüra devri günümüzde üç alt-sisteme ayrılır: Alt jüra ya da Liyas; Orta jü­ra ya da Dogger; Üst jüra ya da Malm. Oppel’in koyduğu adların bir bölümü İngilizcedir ve eski bölümlemeyi (Ka­ra jüra, Esmer jüra ve Ak jüra) kar­şılar.

Jüra’nın şuurları tortul havzalarda ol­dukça belirgindir; tabanı ilerleyici, te­pesiyse gerileyicidir. Hâlâ Mezoje’nin (Avrupa’yı ve Orta Asya’yı aşan bü­yük tortul bölgesi) tabanında bulunan Alp dağ sıralarında sınırlar daha be­lirsizdir. Dipte Triyas’tan jüra’ya ge­çiş süreklidir; tepede, genellikle, Te­beşir ile bir süreklilik vardır. Titonik adı verilen, jüra’nın son katıyla Tebeşir’in birinci katını bir araya getiren kaim bir kireç şeridi bu son geçişin te­mel özelliğidir.

Paleontoloji Özellikleri

Jüra devrinin temel özelliği, kuşların ortaya çıkması (jüra’nın son dönemin­de Solnhofen mercanlı kireçtaşlarında ortaya çıkarılan ve henüz belirgin bir biçimde sürüngen özellikleri taşı­yan arkeopteriks) ve sürüngenlerin en gelişmiş dönemlerini yaşamalarıdır. Bu devirde, omurgalıların hemen hep­si ortaya çıktı. Bitkiler dünyasında, açıktohumlular (çam, vb.) en yetkin dönemlerine ulaştılar; kapahtohumlular, Tebeşir’in sınırına gelindiğinde, kara tabakalarında ortaya çıktılar. Tabaka bilim açısından en önemli fo­siller, birbirinden oldukça farklı pek çok türü, jüra katı bölümlerinin teme­lini oluşturan ammonitlerdir.

Jüra Paleocoğrafyası

Jüra devri boyunca, yer yuvarlağının dış görünüşünün temel özelliği, İkinci Zaman’ın başında gerçekleşen deği­şikliklerin pekişmesidir. Yalnızca Afrika-Güney Amerika bütününe in­dirgenmiş olan Gondvana kıtası par­çalanmaya başlamıştır. Batı Afrika’yı sınırlayan körfezlerdeki deniz kö­kenli jüra arazilerinin varlığı, Güney Atlas Okyanusu açıklığının bu dönem­de ortaya çıkmaya başladığını kanıt­lar. Avustralya, Hindistan ve Mada­gaskar’ın birbirinden ayrılmaları, bu topraklara özgü kara hayvanlarının farklılaşmasıyla kendini gösterir. Kuzey yarıkürede Atlas Okyanusu açıklığının hiçbir belirtisi yoktur. Si­birya kalkanıyla Kuzey Atlas Okyanu­su kıtası yapışıktır. Ama bunları isti­la eden kıta çevresi denizleri, Üst jü­ra devrinde olduğu gibi, bunları ayır­mış olabilir. Büyük Okyanus bölgele­rinde, jüra’nın başlıca belirtileri, bol yanardağ akıntısı ve And dağlarıyla Kayalık Dağlar’ın oluşmasıdır. Bu iki dağ sırası, çok daha önce oluştukları halde, Alp sistemine girerler. Avrupa’da jüra devri bir dinginlik devridir; kıta çevresi havzalarına ve büyük deniz diplerine kaim tortul di­zileri çökelir. Bununla birlikte, özellik­le Akdeniz bölgelerinde (Yunanistan, Dinar dağları) Önalp kıvrılmaları ger­çekleşmiştir. Fosillerin yapısı ve paleosıcaklıkların ölçülmesi, dünya ikli­minin son derece tekdüze olduğunu ortaya koyar (ortalama sıcaklık 25-30°C). Avrupa’da ve Amerika’da tropikal bir iklim egemendir; Sibirya’da daha ılıman bir iklim vardır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.