Kore’nin Tarihi ve Kore Savaşı

Kore ırmakları hızlı akarlar ve ulaşı­ma elverişsizdirler; çoğu batı kıyısına yönelir. Ulaşıma elverişli tek akarsu kuzeyde Çin ile aradaki sınırı çizen Yalu’dur; Taedong, Han ve Kum ise batının bellibaşlı ovalarını sularlar. Doğu kıyısında, güneyde Naktong, Ko­re boğazına dökülür, kuzeyde Tümen’ in aşağı çığırı S.S.C.B. sınırı boyunca uzanır. Kore’nin konumu, dağlık yapı­sı, Çin’in karşısında yer alması, ülke­yi iklim açısından bir geçiş bölgesine dönüştürür. Hem kara, hem de deniz iklimi özellikleri gösteren iklim kasım­dan marta kadar soğuk ve kurudur. Bu, Çin’den gelen kış musonu dönemi­dir; hazirandan eylüle kadar, şiddet­li yağışlar getiren muson rüzgârları estiği sıralarda hava ısınır, yağmur­lar başlar. Bununla birlikte deniz et­kisinin iklimi yumuşattığı güney kesi­minde sıcaklık farkları kuzeydekinden Kuzey Koreli çocuklar. Çok daha azdır.Denizin içine doğru uzanan bir kale durumundaki Kore’ye bu ayrıcalıklı konumundan dolayı Çinli ve japon komşuları göz dikmişlerdir. Birkaç kez kuzeyden gelen göçebelerin istilasına uğrayan Kore, özellikle Çin uygarlığı¬na kapılarını açmış ve Buddhacılığın Japonya’ya sızması sırasında köprübaşı görevini yapmıştır. Koreliler, kökenleri ve dilleri bakımından Ural Altay ailesindendirler ve Kuzeydoğu Asya’da yaşayan Tunguzların akrabalarıdırlar. Kore’de keşfedilen megalitik kalıntılar, yerleşme başlangıcının Cilalıtaş devrinde gerçekleştiği¬ni göstermiştir.
Kore’nin tarihi efsaneyle başlar: Ülkenin efsanevi kurucusu Tangun İ.Ö. XXIV. yy’da gökyüzünden inip Pyongyang bölgesinde bir aşiret devleti kurdu. İ.Ö. XI. yy’da Çin, Kore’ye (o zamanki adıyla Çosen “sakin sabah ülkesi”) sızmaya başladı, egemenliğini ülkenin bir bölümünde İ.S. 313 yılma kadar sürdürdü. İ.Ö. I. yy’da Kore aşiretleri, bir araya gelerek üç krallık kurdular: Kuzeyde Buddhacılığın Kore’ye sızmasına (372) aracılık edecek olan Kokuryo; güneyde Paikçe ve Silla. 668’de ülke bu sonuncu krallığın çevresinde birleşti. O zamandan baş-layarak Kore, Çin’deki Tang sülalesinin parlak kültür etkisinden yararlandı: Konfuçiusçuluk yayıldı. VI. yy’da resmi din olarak benimsenen Buddha- cılık doruk noktasma ulaştı. X. yy başlarında beş yüzyıla yakın bir süre ülkeyi yönetecek olan Koryo sülalesi (Kore’nin günümüzdeki adı buradan kaynaklanır) kuruldu. Kuzeyden gelen akmların 1270’e kadar sürüp gittiği bu dönemden günümüze kadar, önemli bir dinsel kalıntı olan ve 81 000 tahta parçasına kazılmış bulunan Budd- hacı Tripitaka’sı bozulmadan gelebilmiştir.

Liler Dönemi

1392’de Li sülalesi tahta çıktı, aynı yıllarda Çin’de de Mingler, iktidarı ele geçirmişlerdi; bu sülalenin kralları başkenti Seul’e ta şıdüar ve ülkeyi XX. yy’a kadar yönettiler. Böylece Konfuçiusçuluk Buddhacılığın yerini alarak resmi din oldu ve Çin yazısmm yerine 1446’da oluşturulan Kore’nin “hangul” alfabesi benimsendi. Bu sülalenin tarihinde başka iki önemli olay daha gerçekleşti: Koreliler bir yandan 1592’de fapon istilacı Hideyoşi’ye karşı direniş gösterdiler; öte yandan da Lilerle Mançular Çin’e karşı güçbirliği yaptılar. Ancak Mançular 1644’te Çin’e egemen olduklarında Kore üstünde de bir egemenlikhakları vardı.

XIX. yy aa, aynı Çin gibi Kore de o zamana kadar dış ülkelerle ilişkiere kapılarım kapamışken, birdenbire Uzak-doğu’da egemenlik savaşma girişmiş bulunan Batılı güçlerle japonya arasında çekişme konusu oldu. Koreli reformcuların ülkeyi çağdaşlaştırma yo-lundaki çabaları, ulusal hareketlerin canlanması, köylülerin ayaklanmaları, hiçbiri artık çöküntü halinde bulunan Li sülalesini uyuşukluğundan kurtaramadı. Anarşi ve iktidar boşluğundan yararlanan Rusya ile Japonya, ülkede nüfuz sahibi olabilmek için çatışmaya girdiler, mücadeleyi japonya kazandı. Japonların, 1894’te Çin ile giriştiği savaştan sonra Kore’nin bağımsızlığım (1895) kabul ettirmeleriyle, Çin’in yalnızca kağıt üstünde kalan egemenlik haklarına son verildi; ancak bu tarihten başlayarak, japonlar Kore’ye el koydular. Rus-japon savaşından zaferle çıktıktan sonra’Kore’yi Japonya’nın himayesine aldılar (1905). 1910’da da ilhak ettiler. Bu tarihten başlayarak japon istilası Kore’ de bir direniş hareketinin doğmasına yol açtı. Hareketi içerde, 1925’te kurulan Kore Komünist Partisi yönetti, bu arada Syngman Rhee başkanlığında geçici bir hükümet Çin’e yerleşti. Kore bağımsızlığına ancak 1945’te, Japonya’nın yenilgiye uğramasından sonra kavuşabildi.

10 Ağustos 1945’te, A.B.D. birliklerinin ülkenin güneyini işgal etmelerinden az önce S.S.C.B. ordusu kuzey kesimine girdi. A.B.D. ve S.S.C.B., birliklerini 1948’de, iki büyük devletin oluşturdukları karma komisyonda Kore’nin yeniden birleştirilmesi yolundaki pazarlıkların başarısızlıkla sonuçlanması üstüne geri çektiler. Aynı yıl, kuzeyde ve güneyde ayrı ayrı seçimler yapıldı ve böylece 38. enlemin her iki yanında iki devlet kuruldu: Ku­zeyde Kore Demokratik Halk Cum­huriyeti (ya da Kuzey Kore), gü­neyde Kore Cumhuriyeti (ya da Güney Kore). Çok geçmeden Ku­zey Kore, A.B.D’nin Güney Kore’yi desteklemek amacıyla uluslararası düzeyde sürdürdüğü baskıdan te­dirgin olarak, Güney Kore’ye sal­dırdı: 25 Haziran 1950’de Kuzey Kore ordusu 38. enlemi aştı. Bu­nun üstüne Birleşmiş Milletler Ör­gütü, Güney Kore’yi desteklemek için birlik göndermeyi kararlaştırdı (bu birlik içinde Tahsin Yazıcı ko­mutasındaki Türk gücü de yer aldı ve Kunuri’de Kuzey Kore’yi des­tekleyen, kendisinden çok kalaba­lık olan Çin kuvvetlerini yendi). Böylece başlayan Kore savaşı 27 Temmuz 1953’te ateşkes yapılınca­ya kadar sürdü.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.