Mahatma Gandhi Hayatı Felsefesi Bağımsızlık Önderi Oluşu

Mahatma Gandhi Hayatı Felsefesi Bağımsızlık Önderi Oluşu, Hintli felsefeci ve siyaset adamı (Porbandar, Gucerat eyaleti, 1869-Yeni Delhi, 1948). Halkı tarafından Mahatma (“Büyük Ruh”) lakabıyla anılan ve tüccarlar kastından (vaisya) bir ailenin oğlu olan Mohandas Karamşand Gandhi, dindar biri olan annesi tarafından geleneklere uygun bir biçimde yetiştirildi ve 12 yaşında da evlendirildi. 1888-1891 yılları arasında, bağlı olduğu kastın yasaklamasına karşın, İngiltere’de hukuk okudu, 1893 yılında Güney Afrika’da bir avukatlık görevi üstlendi; burada Hint topluluğunun yaşam koşullarını iyileştirmeye çalıştı, onlara ahlaksal dürüstlük ve bedensel temizlik öğütleyerek, kendilerine güven duymalarını ve saygınlıklarını kazanmalarını sağladı.

Mahatma Gandhi. 1947  yılında Delhi'deki evinde yandaşlarıyla birlikle.

Mahatma Gandhi. 1947 yılında Delhi’deki evinde yandaşlarıyla birlikle.

Gandhi Şiddete Başvurma

O dönemde her türlü dogmacılıktan arınmış bir dinsel-siyasal felsefe tasarlamaya koyulan Gandhi, İncil’ den BhagavadGita’ya, Ruskin’den, Tolstoy ve Thoreau’ya kadar çeşitli yapıt ve yazarlardan etkilendi. 1908’ de yayımladığı Hinci Svaraj adlı yapıtında, aşırı makineleşme, toplum ve meslek örgütlenmesi, siyasal eylem yöntemleri gibi Batı değerlerini eleştirdi. Satyagraha’yı (Gerçek’in bir hak olarak istenmesi) salık verdi ve bunun ancak ahimsa’yla (şiddet karşıtı pasif direniş) elde edilebileceğini söyledi. Şiddeti, yalanı ve haksızlığı tek ve aynı şey olarak gördüğünü açıkladı, Gerçek’e ulaşmanın tek yolunun şiddete başvurmama olduğunu vurguladı. 1915’te Hindistan’a dönerek siyasal bir önder olma konusunda çalışmalar yaptı. Toplumsal haksızlık, yoksulluk, kadınların yaşam koşulları, dokunulmazlık, hin- dularla müslümanlar arasındaki hoşgörüsüzlük konularında savaşım verdi ama pek etkili olmayan bir ahlakçı izlenimi bıraktı.

Bağımsızlık Önderi Gandhi

Kuramlarıyla uygulamaları çoğunlukla birbirleriyle çelişir gibi görünen Gandhi, her şeyden önce ülkesinin bağımsızlığı konusunda zorlu bir savaşım geçirdi. Hindistan’daki işgalcilere ve büyük sanayi patronlarına karşı boykotu, itaatsizliği, açlık grevini salık verdi; İngilizlerin ticaret pazarını vurmak ve kırsal kesimlerde yaşayanların yaşam düzeyini yükseltmek için el sanatlarına dayanan ürünlerin yapılmasını ve satılmasını önerdi. Bunun sonucunda kentlerle köyler arasında bir dayanışma hareketi başladı. El emeğinin değerini yükseltmek isteyen Gandhi, ulusalcı ve kendi kendine yeten bir iktisat düşünüyordu.

1919’da, hükümete özel yetkiler veren bir yasaya karşı pasif direnişe geçti; başlattığı hareket genişleyince, Pencap’ta sıkıyönetim ilan edildi ve Amritsar kentinde kanlı olaylar çıktı. Bir önder kimliğine bürünen Gandhi 1920 yılında Hindistan halkını pasif direnişe, İngilizlerle işbirliği yapmaktan kaçınmaya çağırdı ve Kongre’nin başkanı seçildi. Bunun üzerine İngilizler 25000 kişiyi tutukladılar; Gandhi, boykot etmeyi bırakmasına karşın, altı yıl hapse mahkum oldu. İki yıl sonra, 1924 sonunda, cezası sağlık nedenleriyle bağışlanınca, Ahmedabad yakınlarına yerleşti ve buradan Hindistan halkına yön vermeye çalıştı. 1927 yılında, aralarında Nehru’nun da bulunduğu genç Kongre Partisi üyeleri bağımsızlık savaşımını başlattılar ve 1929 yılında Gandhi’den büyük destek gördüler. Gerçekten de Gandhi, 26 Ocak 1930’ da İngilizlere karşı genel bir boykot hareketine geçti; bunun üzerine yeniden tutuklandı, birkaç ay sonunda serbest bırakılınca, direniş kampanyasını durdurmayı kabul etti.
Tek başına Londra’ya gidip Yuvarlak Masa konferansına katıldı ve Hindistan’ın bağımsızlığını istedi; ama Kongre Partisi yeni bir direniş kampanyası başlatınca, İngilizler tarafından tutuklanıp iki yıl hapse mahkûm edildi. 1933’te özgürlüğüne kavuşunca, toplanması yasaklanmış Kongre Partisi’ni yeniden düzenleyerek, kendinden sonra yerini alacak kişi olarak Nehru’yu seçti.

Olaysız geçen birkaç yıldan sonra, İkinci Dünya savaşı İngilizlerle Hint ulusçularının yeniden karşı karşıya gelmelerine neden oldu. Gandhi her ne kadar başlangıçta, ülkesini içten ve dıştan gelebilecek her çeşit saldırıdan uzak tutmak için şiddete başvurmamayı savunmuşsa da, 1942’de Nehru’yla birlikte, hemen bağımsızlığa kavuşmak koşuluyla, Japonya’ya karşı savaşmayı kabul etti. Ama İngiltere savaşın sonunu beklemek istiyordu ve hem azınlıkta kalmaktan, hem de bağımsızlıktan sonra Hinduların baskısı altına girmekten çekinen Müslüman Birliğine bağlı Hintlilerin desteğini kazanmıştı. Yeniden direnişe geçen Gandhi, bir kez daha tutuklandı. 1944’te özgürlüğüne kavuştuktan sonra İngiltere’yle yapılan görüşmelere katıldı. 1947 yılında Hindistan bağımsızlığını kazandı ama, Gandhi’nin isteğine karşın Pakistan, Hindistan’dan ayrı bir devlet olarak kabul edildi. 30 Ocak 1948’de Hinduların oluşturduğu aşırı bir harekete bağlı Naturam Godse tarafından öldürülen Gandhi, hem Hindistan’ın, hem de çağdaş tarihin önemli kişilerinden biridir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.