Mantar Nedir?

Boy ve biçimleri yörelere göre değişik­lik gösteren, tutunma organları bir gövdeyle tepesinde bir şapka biçimin­de gelişmiş olan, klorofilsiz ilkel bit­ki.

Bitkibilimciler öbür organizmalar gi­bi mantarları da inceleyerek, tam an­lamıyla bitkisel nitelikler taşıyan ama tüm klorofillerini yitirmiş bir canlı grubunun ayrımına varmışlardır. Ta­nımlama, iyi bir sınıflama için gerekli akrabalık ilişkileri olmaksızın, ben­zer niteliklere dayanır. Grubun için­de birbirinden farklı 4-5 soy ayırt edi­lebilir.

Biz burada, söz konusu bitkilere özgü başlıca nitelikleri incelemek üzere, üst yapılı bir mantar olan Psailiota (ya da Agaricus) ya da bir çayır mantarı olan Amanita ’yı örnek olarak alaca­ğız. Mantarın en çok görünen bölümü ve asıl mantar diye bilinen parçası bi­limsel düde “karpofor ” olarak adlan­dırılır; bu bölüm mantarın üreme or­ganıdır. Gerçekte, mantarın en önemli bölümünü bir çeşit bitkisel gövde ya­pısı olan miselyum oluşturur. Bu miselyum hif adı verilen ve iki biçimde bulunabilen hücre dizilerinden olu­şur.

Hiflerin bir bölümü her biri yalnızca tek çekirdekli basit hücre dizileridir; bu tip hifler sporların çimlenmesiyle meydana gelirler. Öbür tipteki hifler de hücre dizilerinden oluşur ama, bu hücrelerin her biri iki çekirdekle do­nanmıştır ve genellikle, hücreleri birbirinden ayıran zar düzeyinde bir çe­şit “kulp” bulunur; bu tip hifler tepe kesimlerinden birbirine tutunan iki hifin kaynaşmasıyla oluşurlar; sitoplazmalar çeperin bir bölümünün ortadan kalkması sayesinde birbirleriyle kay­naşırlar; ortaya çıkan kesecik büyür ve çekirdekleri çoğalır, sonra hücre­leri çift çekirdekli olan bir hif çimle­nir. Burada, olaya katılan iki hifte, er­kek ve dişi biçiminde bir farkın bulun­madığı bir eşeysel olay, döllenme söz konusudur.

Ama en olağandışı özellik döllenmenin tam olmayışıdır; yalnızca sitoplazmalar kaynaşır; çekirdeklerse sürekli çift oldukları halde birbirlerinden ayrı kalırlar. Bu düzene çift çekirdeklilik de­nir ve lifin gelişimi sırasında çekirdek­ler, ancak aynı zamanda bölünebilir­ler. Bu durum, kulp yapısının her hüc­renin tabanında yer almasını açıklar, çünkü hücre bölünmesi, gerçekte, üç­lü bölünme biçiminde karmaşık bir sü­reçle meydana gelir, uçta çomak bi­çiminde bir eğri çıkıntı oluşur, birinci ve üçüncü hücre arasında ikincil biı kaynaşma meydana gelir. Bu iki çekirdekli miselyum gelişebilir ve ko­şullar uygunsa karpoforları vermek üzere tomurcuklanır.

Amanita’da bitkinin tümü genel bir örtüyle çevrilidir, olgunlaşma sırasın­da bu örtü parçalanır, şapka bölümü­nün üstünde lekeler ve sapı saran bir perde halinde kalır. İç bölümünde şapkayı taşıyan bir sap bulunur, sap da ikinci bir örtüyle çevrilidir, bu ör­tüden verimli yüzeyi koruyan bir hal­ka yapı oluşur. Şapkanın alt tarafın­da levhacıklar (lamel) bulunur; bu lev­hacıklar himenyum (sporları meyda­na getiren tabaka) tarafından örtülü­dür. Himenyumda ayrıca kısır hücre­ler, bazitler ve hiflerin (bunların için­de döllenmeyi tamamlamak için çekir­dekler birbirleriyle kaynaşır) uç kı­sımları da bulunur; Ama çekirdeğin diploit (iki kromozom takımlı) olduğu evre çok kısa sürer. Döllenme çekir­deği bir bölünme (meyoz) geçirir, bu bölünme sonunda, dört haploit (bir kromozom takımlı) çekirdek, çekirdek­lerden her birinin çevresinde de spor (çoğalma organı) oluşur, bu da bazi­tin yüzeyinde tomurcuklanır ve olgunlaşınca çevreye dağılır. Daha ilkel tür­lerde, özellikle buğdaypasmda normal tipte cinsellik hücreleri (gametler) gözlenir. Asklı mantarlar (Ascomycetes) grubunda, benzer yapılar ve ge­lişmeler görülür, ama döllenme çekir­deklerinin kaynaşmasıyla, bazit yeri­ne, ask (tozluk) denen büyük bir hüc­re oluşur; ask içinde ortaya çıkan me­yoz bölünme sonunda da dört yerine sekiz hücre meydana gelir. Ama kro­mozom azalması ilkesi aynıdır; bura­da yalnızca ek bir bölünme söz konu­sudur. Bu sekiz çekirdek, olgunlaşma sırasında açüıncaya kadar askın için­de kalan sekiz sporu meydana getirir. Mayalar (maya mantarları) da yakın türlerdir; bunlarda hif hücreleri oluşur oluşmaz ayrılırlar ve üreme öğeleri yalın yapıdadır.

Zygomycetes ve Phycomycetes gibi mantarlarda hifler, hücreler halinde bölümlenmemiştirler; bunların hifleri çok sayıda çekirdek taşıyan kesin­tisiz borulardır. Phycomycetes’de üre­me, tümüyle kamçüı cinsellik hücre­leriyle yapılır, ama burada da söz ko­nusu cinsellik hücrelerinin yok oldu­ğu görülür; Cinsellik hücrelerini mey­dana getiren organlar doğrudan doğ­ruya birbirleriyle kaynaşırlar. Bu mantarlarda spor, kınla çevrili kam­çılı bir hücre halinde çimlenir; hare­ketsiz olan bu hücreden daha sonra biçimi birinci hücreden tümüyle farklı olan yeni bir hücre çıkar; bu olay bir­çok kez yinelenebilir ama kamçüı hüc­relerin hepsinin biçimi ikinci hücreninkine benzer.

Zygomycetes’de hiçbir zaman kamçı­lı hücreler meydana gelmez. Farklı­laşmış “dallar” birbirleriyle kaynaşır­lar ve büyük bir yumurta oluşturur­lar; yumurta çimlenerek yeni bir or­gan oluşturur, bu organdan da spor­lar ayrılır, ayrılan sporlar sifon biçi­minde yeni hifleri meydana getirmek üzere çimlenirler.

Cıvık mantarlar bitkisel yapılarıyla dikkati çeken mantarlardır. Bunların en tipik olanlarında, sporlar çoğala­bilen hareketli hücreler doğururlar. Belli bir zamanda, bu hücreler doğru­dan cinsellik hücreleri haline dönü­şürler ve ortaya çıkan diploit hücre­ler, “plazmod” (amipsi hücre) adı ve­rilen çok çekirdekli çıplak bir plazma kütlesi oluşturacak biçimde bir ara­ya gelip, kümeler biçiminde öbekleşme gereksinimi gösterebilirler; daha sonra bu kütle de büyük bir olasılıkla meyoz bir bölünme ile sporlar meyda­na getirir. Klorofilsiz bitkiler olan mantarlar zo­runlu olarak ya asalaktırlar ya da çü­rükçüldürler; çürükçül olanlar orga­nik kalıntılarla yaşarlar.

Toprakta bol miktarda bulunurlar ve burada köklerin çevresini bir gömlek gibi sararlar. Bunlar suyosunlarıyla birlikte likenleri oluşturarak ya da or­kide hücrelerinin içine girerek (orki­delerin gelişimi için gereklidir) bir or­tak yaşama gösterebilirler. Davranış­ları çoğunlukla bakterilerinkine ben­zer.

Mantarların Tanınması

Yenebilen ya da zehirli olan mantar­ların hemen tümü, üst ya­pılı mantarların karpofor de­nen bölümleridir; bu mantarlarda çoğalmaya ilişkin yüzey, düz ya da kıvrımlı olabilir veya ince tabakalar, dikenimsi yapılar ya da tüpler (spor­lar) oluşturabilir. Bir mantarın iyi ta­nınabilmesi için başlıca 6 niteliğin gözlenmesi gereklidir:

SPORLARIN RENGİ, değerlendirme­de önemlidir ama emin olabilmek için olgun bir mantarı siyah beyaz bir kâ­ğıt üstüne koymak, sporları kâğıda sükelemek ve çok sayıda biriken sporla­rın renklerini belirlemek gerekir. Bu renk beyaz, pembe, toprak rengi ya da siyah olabilir.

PERDE, mantarın tabanında zarımsı bir gelişme, bir çeşit kılıftır; yukarı doğru açılan bu kılıftan mantar çıkar; bu perdenin varlığı ve görünümü baş­lıca tanıtıcı özellikleri oluşturur; HALK, şapkanın altında bulunur ve sap kısmını çevreler.

LAMELLER yoğun ya da tersine gev­şek biçimde düzenlenmiş olabilir; sap bölümüne doğru apansızm bitebilirler ya da daha ileriye doğru uzanabilir­ler.

ETLİ BÖLÜM, ince, gevrek ve sert ola­bilir; bazılarında pütürlü bir yapısı vardır ve kolaylıkla kırılabilir; bazı mantarlardan kırıldıklarında ya da yaralandıklarında beyaz veya renkli bir “süt” akar.

RENK, özellikle şapkanın üstünde ço­ğu kez değişken ve yanıltıcıdır, dola­yısıyla mantarın tanınmasını güçleştirir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.