Marquet Kimdir?

Fransız ressamı Marquet, (Bordeaux, 1875 – Pa­ris, 1947).

Bütün yaşamını etkileyecek olan sağ­lıksız bir çocukluk döneminden sonra 1890’da Paris’e yerleşen Albert Marquet, önce, Matisse’le tanıştığı Ecole des Arts Decoratifs’e (Dekoratif Sa­natlar Okulu), daha sonra da Ecole des Beauxarts’a (Güzel Sanatlar Okulu) girdi, Gustave Moreau’nun atölyesinde çalışmaya başladı. Louvre’da Poussin,Lorrain,Corot gibi us­taların yapıtlarının kopyalarını yap­tı. Geçimini sağlayabilmek için Matisse’le birlikte 1900’de açılan Evrensel Sergi’nin modern üsluptaki dekoras­yonunun gerçekleştirilmesinde görev aldı. Çalışmalarını Berthe Weü’de, Salon de la Societe Nationale’de (1900), Bağımsızlar Sergisi’nde (1901), Sonbahar Sergisi’nde (1903’ten baş­layarak), özellikle de fovizmi benimse­miş sanatçılar arasmda (1905) sergi­ledi. Belçikalı ressam Evenepoel’i izleyerek Lafitte caddesindeki galerilere girip çıkmaya başladıktan sonra, buralar­da Monet, Cezanne ve Van Gogh’un yapıtlarını tanıma fırsatını buldu. Bu tarihten sonra, her zaman ölçülü ve belli bir nedene dayanarak arı renk­ler kullanmaya başladı: Andre Rouveyre’in Portresi (1904); Fecamp Pla­jı (1906); vb. Aynı dönemde manzara resimlerinde olduğu kadar figürlü ça­lışmalarda da ustalaşmıştı. 1907’de annesinin ölümü üstüne Ma­tisse’le aynı evde oturmaya başladı; burada kaldığı sürece Seine kıyıları­nın ve Nötre Dame’ın her mevsimde tepeden görünümlerini tuvallerine ak­tardı. Giderek daha açık ve daha nılanslı renkler kullanmaya yöneldi, ge­niş bir uzam anlayışını yansıtan ken­dine özgü dolaysız ve yalın bir üslu­ba ulaştı. 1910 ile 1914 yılları arasın­da, plastik açıdan son derece güçlü çıplak kadın resimleri yaptı: Kırmızı Fon Üstüne Nil (1912); Kırmızı Çoraplı Nü (1912). Artık kendini kabul ettir­mişti; Hollanda, Romanya, İsveç ve İtalya’ya yaptığı çok sayıda yolculuk sırasında pek çok tablo gerçekleştir­di; çalışmalarım özellikle liman ve de­niz manzaraları üstünde yoğunlaştır­dı ve su etkilerini, rıhtımlarla gemile­rin modern şiirselliğini, değişik ortam­ların özelliklerini yetkin bir biçimde yansıtmayı başardı.

Tekniği her zaman için yalın kalmış olan Marquet, gerçekçilikle izlenimci­liğin bireşimini yaptı. 1920’de Ceza­yir’e giden sanatçı, Marcelle Marty’yle tanışıp 1923’te evlendi. Tunus, Fas ve Cezayir’de kaldığı süre içinde üs­lubu evrim geçirdi, kullandığı renkler zenginleşti ama sanatı yüzeyselleşti. 1925’ten sonra özellikle suluboya re­simler yapmaya yöneldi. Bu yapıtla­rındaki ve desenlerindeki başlıca özel­liği, büyük anlatım özgürlüğü oluştur­du. 1931’den sonra, yeni taşındığı ev­den gece gündüz Seine ırmağı üstün­deki Pont Neuf köprüsünün resimleri­ni yaptı. Marquet’nin özellikle kış mevsiminde Paris’i gösteren tabloları (Toumelle Köprüsü, Grands Augustins Rıhtımı, Saint Michel Rıhtımı) pek çok kişinin ilgisini çeker. Sanatçı ayrıca karısının portresini de yapmıştır (Madam Marquet, 1931).

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.