Mustafa Esirkuş Hayatı ve Sanatı

Mustafa Esirkuş Hayatı, Türk ressamı (İstanbul, 1921-İstanbul, 1986).

Güzel Sanatlar Akademisi’nin Resim Bölümü’nü bitirdikten (1948) sonra Anadolu’nun çeşitli illerindeki öğ­retmen okullarında on sekiz yıl ara­lıksız resim öğretmenliği yapan Mus­tafa Esirkuş, 1969 yılında İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin resto­rasyon atölyesine uzman kadrosuyla atandı ve 1977’de bu görevden emek­li oldu.

Akademi’deki öğrencilik yıllarında yakın atölye arkadaşlarıyla “On”lar Grubu’nun kuruluşuna da katılmış olan ve bu grubun açtığı karma sergi­lere resim veren Mustafa Esirkuş, ilk kişisel sergisini 1971’de İstanbul’da Galeri I’de açmış, daha sonra birer ikişer yıl arayla İstanbul ve Anka­ra’da çeşitli sergiler düzenlemiş, 1965’te Akademi Sanat Ödülü’nü, 1969’da Devlet Resim ve Heykel Ser­gisi ikincilik ödülünü, aynı yıl İstan­bul Operası Teşvik Ödülleri Yarışması’nda birincilik ödülünü, 1973’te 50. Yıl Atatürk ve Cumhuriyet Ödü­lü’nü, 1979’da da Akbank Resim Ya­rışması birincilik ödülünü kazan­mıştır.

Mustafa Esirkuş Sanatı

Mustafa Esirkuş, döneminin sonra­dan birer değer olduklarını ortaya ko­yan öbür arkadaşları gibi, Bedri Rah­mi Eyüboğlu atölyesinin yöresel de­ğerler planındaki yönlendirici etkile^ rine bağlı kalmış, ama zamanla, bu ortak sayılabilecek etkilerden kendi kişisel resim diline ulaşmıştır. Bu di­lin temelinde, yöresel konulara du­yulan yakınlık ağır basar. Sanatçı, “Balıkpazarı” konusunu işlediği da­ha eski resimlerinde hocasının yolundan yürümüş, figür deformasyo- nunu ve lekeci yorumu benimsemiş­se de, 1970 yıllarının başında, balık­çıların deniz yaşamını işlediği bir di­zi resimden başlayarak, asıl kimliğini oluşturacak yoğun bir çalışma döne­mine girmiş, bu konu çevresinde akademik kökenli deseni bir yana bı­rakarak, daha içten ve önyargısız bir anlatımı benimsemiştir. Doğa ve in­san, yöresel bir atmosfer içinde birbi­rini tamamlayan iki temel öğe halin­de Esirkuş’un resimlerini biçimlen­dirmiş, ağ ören ya da balık satan ba­lıkçılar, sanatçının başlıca ilgi alanı­nı oluşturmuştur. Belli bir konuya duyulan ısrarlı yakınlık, kendi kuşa­ğının başka ressamlarında olduğu gi­bi Esirkuş’ta da öz ve biçim tutarlılı­ğının başlıca dayanağı olmuştur. Esirkuş’un biryaşam ve geçim kavga­sına girmiş görünen deniz insanları, içinde yaşamakta oldukları doğanın mutluluk aşılayan havasından payla­rını alırlar; aynı çevrenin dayanışma gerektiren bilincinden yeterince esinlenirler; kanaatkâr ve hoşgörülü bir etki uyandırırlar. Bu yönleriyle yöresel insan tipini çizerler. Mustafa Esirkuş’un büyük boyutlu resimleri, ilk bakışta akademik bir sanat disiplininin uzağında, kendi kendini yetiş­tirmiş bir ressamla karşı karşıya bu­lunulduğu kanısını uyandırır. Desenin, aşırı akademik ustalık istemeyen olağan görüntüsü, resimde ulaşmak istediği arılığın, yalınlığın ve içtenli­ğin doğal bir sonucudur.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.