Zeki Faik İzer Hayatı ve Sanatı

Türk ressamı (İstanbul, 1905 – İstanbul 1988).

İlköğrenimini Beykoz Ahmet Mithat Efendi Mektebi’nde yaptığı yıllarda, ressam Agâh Bey ve Ziya Bey’den al­dığı resim dersleri, erken yaşlarda resme yönelmesini sağlayan ve daha sonra Vefa Sultanisi’ne giden Zeki Faik İzer, yağlı boya malzemeyi, o yıl­larda aktör Küçük Kemal aracılığıyla tanıdı. Sanayi-i Nefise Mektebi’ne (Güzel Sanatlar Akademisi) girdiğin­de elli kadar yağlı boya resim yapmış­tı. Akademi’de İbrahim Çallı atölye­sinde çalıştı ve 1928’de okulu birin­cilikle bitirerek Paris’e gitti. Orada Andre Lhote ve Othon Friesz’in atöl­yelerindeki çalışmalara katıldı. 1932’de Türkiye’ye dönünce, Anka­ra Gazi Eğitim Enstitüsü’ne resim öğ­retmeni olarak atandı. 1933’te beş ar­kadaşıyla birlikte D Grubu’nu kurdu. 1934’te ikinci kez Paris’e giderek Tiziano, Veronese, Poussin gibi res­samların tablolarından kopyalar yap­tı. 1936’da İstanbul’a dönüşünde Gü­zel Sanatlar Akademisi’nde oluştu­rulan Fotoğraf Atölyesi’nin başına geçti. Afiş ve resim öğretmenliğini, gene aynı çatı altında yürüttü. 1948-1952 yılları arasında Akademi mü­dürlüğü yaptı. Yurt dışına, Türk sa­natını tanıtan sergiler götürdü; sanat kongrelerinde bulundu; uluslararası afiş yarışmasının seçici kurulunda görev aldı; konferanslar verdi; yazılar yazdı.

Zeki Faik İzer

Zeki Faik İzer

Yurt içinde, başta Güzel Sanatlar Bir­liği, D Grubu ve Devlet sergileri, çeşit­li karma sergilere katıldı. 1942 ve 1957 yıllarında açılan dördüncü ve on dokuzuncu Devlet Resim ve Hey­kel Sergilerinde birincilik ödülünü, 1946’da Çanakçı Ödülü’nü aldı. Yurtdışında (Washington, Amsterdam, Londra, Paris, Atina, Brüksel, Sao Paulo, New York, vb.) çeşitli ser­gilere katıldı. Maksatsız Seyahat adlı tablosu Philadelphia Müzesi tarafın­dan satın alındı. 1945, 1948, 1968 ve 1984 yıllarında İstanbul’da sergiler düzenledi.

Resimleri başta İstanbul ve Ankara Resim ve Heykel müzeleri, çeşitli yer­li ve yabancı koleksiyonlarda bulu­nan Zeki Faik İzer, 1980’den sonra, kolaj tekniğiyle duvar halıları da yap­mış, 1991’de oğlu tarafından, hiç ser­gilenmemiş pastel, renkli kalem ve sulu boya resimlerini içeren bir sergi düzenlenmiştir.

Zeki Faik İzer’in Sanatı

Zeki Faik İzer’in sanatı soyut öncesi dönem ve soyut dönem olmak üzere iki bölümde incelenebilir. Akademi’deki öğrencilik yıllarıyla D Grubu ve daha sonraki dönemini içeren yapıtları, iz­lenimci ve kübist eğilimlerin kaynaş­tığı bir arayışa dayanır. Andre Lhote ve Othon Friesz’in etkileri, bu dönem­de genellikle ağır basar. Ahmet Hamdi Tanpınar, onun 1950’lere doğru ge­len resimlerini değerlendirirken, pa­letinin övünülecek bir zenginlikte ol­duğunu belirtir ve şöyle yazar: “Res­samlarımız içinde asıl rengi olan odur; bu itibarla Venediklilerin, XVIII. asır Fransızlarının ve Manet’den son­ra gelenlerin, tam talebesidir. Onun tablolarının mihveri olan ihtişam, adeta insiyaki olan renk anlayışından gelir”. Tanpınar’a göre. Zeki Faik İzer’de desen hiçbir zaman ön plana geçmez, hazırlayıcı ve koruyucu bir ‘melek” gibi, adeta bedenin kemik çatısı gibi, onu görünmeden, tutmakla kalır.

Zeki Faik İzer'in Pervane

Zeki Faik İzer’in Pervane (1982) adlı çalışması.

Zeki Faik İzer’in bu renkçi ve coşku­lu tutumu, geç dönemde benimsedi­ği soyut resimleri için geçerli olmuş­tur. Figür bu resimlerde, zaman zaman ön plana geçen etkisini bütünüy­le yitirir, kimi yerde de soyutlayıcı bir anlayışın hizmetine girer. Önemli ya­pıtlarından biri olan ve günümüzde Ankara Opera binasında bulunan Müzik, onun soyuta geçişinde önemli bir aşamayı simgeler. 1960 yıllarında yaptığı soyut kompozisyonları, renkli ve hareketli fırça tuşlarının oluştur­duğu soyutçu bir dinamizmden kay­naklanır. Sultanahmet Camisi’nin Camları, İmparator Konçertosu gibi tabloları bu anlayışın en belirgin ör­nekleridir.

Celâl Esat Arseven’in de belirtmiş ol­duğu gibi, Zeki Faik İzer’in sürekli ye­nilik arayan ve yeni resim akımlarının tümüyle ilgilenen bir kişiliği vardır. Daha çok da lekeci bir eğitimde belir­ginleşen son dönem resimleri, Nurullah Berk’e göre, “içgüdünün itişi, duy­gunun önderliğiyle meydana gelen uyumlu renk lekeleri fırtınanın, dalga­lı denizin, hareket halinde bir doğal varlığın ya da insan ruhundan kopup dışarıya taşan bir haletin somutlaşması”dır. Bazı sanat eleştirmenleri (Adnan Turani) de onu, lirik non-figüratifler grubu içinde değerlendirir. Türkiye’de yenilikçi soyut eğilimlerin gelişmesinde. Zeki Faik İzer’in, bir başlatıcı olarak,aynı eğilimi paylaşan öteki Türk ressamlarının yanında önemli bir katkısı olmuştur.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.