Düğünlerle ile ili bildiğiniz inanış ve gelenekler nelerdir?

Türklerin yaptığı düğünler, diğer milletlerin yaptığı düğünlere benzemez. Türkiye’nin değişik yörelerinde dini kısımlar birbirine benzer diğer kısımlar, düğünlerin geri kalan tarafları, bütün şehir ve kasabalarda farklı farklıdır. Türkler misafirperlikleri ile ünlüdür. Düğün kadar önemli olan bir şey varsa oda düğüne davettir. Bir çok yerde bu davet işine düğün okuntusu adı verilmiştir. Davetiye alışkanlığının olmadığı zamanlar, okuyucular (düğün okuntusu dağıtan kişiye okuyucu denir) mahalle mahalle dolaşır, okuntu dağıtır eşi, dostu, akrabayı düğüne çağırır. Bu hizmetleri karşılığında okuyucular düğün evinden bahşiş alır.  Çoğu yerde okuyucular şeker dağıtmaktaydı. Okuntu dağıtma adeti kalkınca davetlilere şeker gönderme adeti de kalktı. Okuyucular davetini şu şekilde yapardı. “Filan hanım(Düğün sahibi için) selamı var. Pazartesi çeyiz görmeye, salı günü hamama, çarşamba kınaya, perşembe gelin bakmaya buyurun” derdi.

Türklere ait bir özellikte gelin hamamıdır. Gelinin düğünden evvel hamama gidip yıkanması çok önemli sayıldığı için bütün davetliler hamama çağrılırdı. Bu hamam bir nevi kız görme yeri olur. Bir çok ana oğullarına kız bulurdu. 

Herkes hamamda toplandıktan sonra gelini hamamda dolaştırırlar, büyüklerin ellerini öptürürlerdi. Bu arada damadın annesi gelinin başına para serperdi. Gelinin hamam takımlarının mükemmel olmasına bilhassa dikkat edilirdi. Hamamda şerbetten dolmaya kadar her türlü yiyecek yenir, kızlar türküler söylerler, büyükler el çırparak onların eğlencelerine katılırlardı. Hamam safası sabahtan akşama kadar sürebilirdi. Bazı şehirlerde güvey de erkek arkadaşlarına bir «güvey hamamı» tertipler, arkadaşlarını çağırırdı. İki gelinin birden aynı hamamda bulunması uğursuzluk sayılırdı. Aksi bir tesadüf sonucu bir hamamda iki gelin hamamı birden yapılıyorsa, gelinler, birbirlerinden sonra soyunmaya gayret ederlerdi. Önce soyunan gelinin başına felâket geleceğine inanılırdı. Bu gibi hallerde iki gelin birden hamama girer, ikisi birden soyunurdu.

Kına Gecesi Gelin hamamından sonra gece de gelinin parmaklarına kına yakılırdı. Buna «kına gecesi» denilirdi. Bazı şehirlerde kına gecesi, hamamın yapıldığı gece değil de, daha sonraki gecelerde yapılırdı. Meselâ Ankara’da kına gecesi çarşamba geceleri olurdu. Kına gecesinde gelini ağlatmak şarttı. Parmaklarına kına yakılırken acıklı türküler, maniler söylenir, gelin olacak kız bunları dinliye dinliye kederlenir, kederlendikçe fenalaşır, nihayet ağlıya ağlıya baygın düşerdi. Parmaklarının kınası bozulmasın diye gelini yerden kaldırıp sırt üstü yatağına yatırırlardı. Gelinin iki yanına da evlenme çağına gelmiş iki kızın yatması âdetti. Birçok şehir ve kasabalarda kına gecesi gelinin uyuması yasaktı. Bu yüzden sabaha kadar yemekler yenir, türküler söylenir, ağlaşılır, gülüşülürdü. Geline yakılacak kınayı oğlan evi gönderirdi. Kınadan başka helva, sakız, şeker gibi bazı yiyecek maddeleri de gönderirlerdi ki buna kına helvası denirdi.

Düğün Günleri Düğün merasimi, evlenme töreninin son safhasını teşkil ederdi. Gelin hamamı ve kına gecesinden sonra «düğün günü» gelirdi. Önce dini nikâh kıyılır, ondan sonra düğün eğlencelerine geçilirdi. Nikâh sırasında gelin ellerini dizlerinin üstüne koyar, parmaklarını açık tutardı. Medeni nikâhın kabulüne kadar şeri nikâh yürürlükteydi Nikâhın uğurlu bir gün sayılan perşembe günü kıyılması âdetti. Nikâhı oğlanın oturduğu mahallenin imamı kıyardı. Bazı yerlerde nikâhta gelinle güvey bulunmazdı. Anne – babaların uygun görecekleri akraba veya dost ikişer kişi gelinle güveyin vekilleri olurlardı. Nikah ya bir camide, ya da uygun görülen her hangi bir evde kıyılırdı. Oğlan evinde, kız evinde kıyılır diye bir şart yoktu. Nikahın kıyılmasından sonra nikah suresi okunur, dua edilirdi. Daha sonra da nikah şeri mahkemede tescil edilirdi.

Gelin alma: Nikah töreninden sonra davetlilere yemek verilirdi. Gene bazı yerlerde düğün gecesi yeni evlilerin baş başa yemek yemeleri adetti. Kadınlarla erkekler ayrı ayrı evlerde toplanarak aralarında eğlenirler, böylece yeni evlilerin saadetleri kutlanırdı. Düğün eğlencelerinden sonra güvey, arkadaşlarıyla birlikte gelini almaya gelirdi. O devirde araba veya otomobil olmadığı için gelini almaya atla gelinirdi. Gelin, yüzünde duvağı örtülü olduğu halde, oğlan evinin qönderdiği ata biner, şarkılar, vaveylalar arasında kocasının evine giderdi. Gelinin baba evinden ağlıya ağlıya ayrılması şarttı. Güvey gerdeğe girerken mahallenin gençleri yumrukla arkasına vururlar, böylece, gelin odasına sokarlardı. Zifaf gecesi kız tarafından yaşlı bir kadının evde bulunması da adetti. Düğünün ertesi günü ise düğün evinde gelinin çeyizleri ortaya serilirdi. Köy düğünlerinde bugün gelin evinde çeyiz teşhiri yapılmaktadır. Sırf çeyizler iyi görünsün diye odanın şekli değiştirilir, yükler, dolaplar ilave edilirdi. Yürüklerde düğün çarşamba gecesi yapılırdı. Davetlilerin kısır birer keçi hediye getirmesi âdetti. Keçi onlarca çok makbul bir hayvan sayıldığından kısır keçinin hediye gelmesi düğün evi için bir şerefti. 

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Comments

  1. çoooooookkk güzel bir sayfa çok beğendim bütün sosyal ödevlerimi burdan yapıyom valla 😀

  2. bütün ödevlerimi burdan yapmak istiyorum ne yazık ki her sosyal sorusunda bu site çıkmıyor:(:(:(:(

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.