Kemal Tahir Hayatı Romanlarındaki Dil Anlatım ve Görüşleri

Türk yazarı Kemal Tahir, (İstanbul, 1910-İstanbul, 1973).

Kasımpaşa’daki Cezayirli Gazi Haşan Paşa Rüştiyesi’ni bitirdikten sonra (1923) girdiği Galatasaray Lisesi’nin ikinci sınıfında öğrenimini yanda bı­rakan Kemal Tahir (soyadı Demir ‘dir) 1928-1932 yılları arasında avukat kâ­tipliği, kömür işletmelerinde ambar muhasebe memurluğu yaptı, 1932’de de gazeteciliğe başladı. 1938 Harp Okulu olayında, siyasal görüşlerinden dolayı tutuklanarak 15 yıla hüküm giydi. 1938-1950 arasında Çankırı, Çorum, Kırşehir ve Malatya cezaev­lerinde yattı. 1950’de, seçimden son­ra çıkan af yasasıyla özgürlüğüne ka­vuşunca İstanbul’a yerleşerek gazete­ciliğe başladı. Bu arada Bedri ser, Nurettin Demir gibi takma adla ro­man ve çevirilerini tefrika olarak ya­yımladı. 1952’de Esir Şehrin İnsanla­rı adlı romanı, Yeni İstanbul gazete­sinde, Nurettin Demir imzasıyla ya­yımlandı. 1941’de Cemalettin Mahir takma adıyla Tan gazetesinde yayım­landığında geniş ilgi gören dört uzun öyküsü Göl İnsanları başlığı altında ilk kitabı olarak çıktı (1955). Aynı yü, 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili olduğu ileri sü­rülerek gözaltına alındı ve altı ay tu­tuklu kaldı. Serbest bırakıldıktan son­ra, Aziz Nesin ile birlikte Düşün Yayınevi’ni kurdu (1951-1960), daha son­ra kendisini tümüyle roman çalışma­larına verdi.

Romanındaki Görüşler

Sağırdere (1955), Körduman (1957), Kelleci Memet (1962) gibi ilk roman­larında, konu ve anlatım bakımından bir köy romancısı diye nitelendirilebi­lecek olan Kemal Tahir, daha sonra­ki romanlarına koyduğu siyasal ve toplumsal görüşleri nedeniyle birbiri­nin karşıtı yankılara yol açtı. Sağırdere ve Körduman ‘da kırsal kesimin yaşamından ve insan ilişkilerinden söz ederken, toplumcu gerçekçiliğin başa­rılı örneklerini verdi. Rahmet Yollan Kesti’deki (1957) eşkiya Uzun İsken­der tipinde geleneksel efsanelerdeki yiğit ve mert eşkiya tipini, gülünçleş­tirip devlete başkaldırmaya yeltenen bir zavallı olarak verdi. Romanlarında devlet ve insan ilişkilerini, geliştirdiği tarih ve toplum görüş­leri doğrultusunda düzenleyip yansı­tan Kemal Tahir Yediçmar Yaylası’nda (1957) Meşrutiyet öncesi, Kelleci Memet’te (1962) Mütareke, Büyük Mal’da (1970) Cumhuriyet dönemin­deki siyasal ve toplumsal olgulara de­ğinirken Türkiye’de, Batı’da bilinen anlamda sınıflaşmanın olmadığını vurguladı. Bozkırdaki Çekirdek ’te (1967) konu olarak alman Köy Enstitilleri’ninin köy gerçeklerine uygun ol­madığını belirtti. Esir Şehrin İnsanları (1956), Esir Şehrin Mahpusu (1962), Yorgun Savaşçı (1965), Kurt Kanunu (1969) ve Yol Ayrımı (1971) romanla­rında yakın tarih olaylarının, İkinci Meşrutiyet, Mütareke, Kurtuluş Sava­şı ve tek parti dönemlerinin siyasal ve toplumsal sorunlarını, sivil ve asker bireylerin yaşamları çerçevesi içinde işlerken çoğu kez bilinen yorumlara aykırı sonuçlara vardı. Onun bu bağ­lamda uyandırdığı olumlu tepkilerin yanı sıra en çok eleştirilen yapıtı, Osmanlıların kuruluşunu, Ertuğrul, Osman ve Orhan Gazilerin dönemlerim anlatan ve devletin sevecen olduğunu, devlet ve birey arasında uyum bulunduğunu, uyruğun devlet karşısında öz­gür yaşadığım ileri sürdüğü Devlet Ana (1967) romanıdır.

Bu romanlar bir bütün olarak gözden geçirildiğinde, Osmanlılarda devlet ve uyruk ilişkilerinin toprak düzeninde­ki farklılık nedeniyle Batı’dakine ben­zemediği, Batı’dan ayrı olarak kişinin devlet karşısında sorumlu bir özgür­lüğü bulunduğu, toprak düzeninin fe­odal nitelikte olmaması nedeniyle, Os­manlılarda sınıfların bulunmadığı, Batı ile ilişkilerin Osmanlıları taklit­çiliğe yönelttiği, vb. görüşlerin ileri sü­rüldüğü belirlenir. Bu görüşler, yukar­da da belirttiğimiz gibi, hem edebiyat eleştirmenleri, hem de toplumbilimci ve tarihçiler tarafından olumlu, olum­suz yönleriyle tartışılmıştır.

Romanlarındaki Dil Ve Anlatım

Daha Göl İnsanları adlı, uzun öyküler içeren kitabında estetiğini bulmuş us­ta bir yazar kimliğinde görünen Ke­mal Tahir’in romanlarındaki görüşler kadar dil ve anlatım da, hem övülmüş hem de yerilerek tartışma konusu ol­muştur. Hemen tüm romanlarında olay örgüsü aza indirgenerek, Roma’nın yalın bir çizgi izlemesi amaçlan­mıştır. Kemal Tahir, anlatacağı “olay”ı betimlemekle yetinen bir ya­zardır. Bu nedenle, romanlarında de­ğerler çatışmasının verilmesinden çok, yazarın dünya görüşünün sözcülüğünü yapan kahramanların “başın­dan geçenler” anlatılmıştır; bundan dolayı da roman kişilerinin karakter boyutuna ulaşamamış, yalnızca be­timlemeyle canlandırüdıkları için ruh­sal derinlik kazanamamış kişiler oldu­ğu söylenebilir. Dolayısıyla bu tipler­de içgözlem söz konusu değildir. Tiplerin edimleri, yazar tarafından belir­lendiği için tek boyutludurlar.

Kemal Tahir’in, aralarında sevgi bağ­larından çok bencü ve çıkarcı ilişki­lerin egemen olduğu kişilerim, Çorum yöresi ağzından izler taşıyan bir dille konuşturması da özellikle eleştirilmiş­tir. Kemal Tahir’de kişiler hangi sınıftan olurlarsa olsunlar, en belirgin yanla­rı cinsellikleridir. İnsancıl yanlarıyla pek ayrıntılı verilmeyen kahramanla­rın cinsellikleri abarülarak anlatılır. Anlatımın en dikkati çeken yönleriy­se, tiplerini canlandırırken uzun uzun karşılıklı konuşmalara yer vermesi, yerel sözcüklerle bezenmiş uzun tümceler kullanmasıdır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.