Atatürk Döneminde Türk Dış Politikası (1930 – 1939)

Türkiye, 1930 – 1939 yılları arasında “yurtta sulh cihanda sulh” ilkesini takip ederek “uluslar arası örgütlere katılmaya” çalışmıştır.

Türkiye’nin Millletler Cemiyetine Girişi (18 Temmuz 1932)

Milletler Cemiyeti, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya barışını korumak amacı ile galip devletler tarafından Paris Barış Konferansı’nda kurulmuştur. Türkiye, “Yurtta Sulh, Cihanda sulh” ilkesi gereği yürütülen uluslararası barış faaliyetlerine katılmış ve Dünya barışına katkıda bulunmaya çalışmıştır. Türkiye’nin uluslararası barış faaliyetlerine katılması, Avrupalı devletlerle münasebetlerini geliştirmesine onam hazırlamıştır. Bu yolla Türkiye diğer devletlerin de ilgisini çekmeye başlamıştır. 1930’dan sonra dünyada yaşanan siyasi gelişmelerden dolayi dış poiitikası değişen Türkiye, Milletler Cemiyeti ile ilgilenmeye başlamıştır.

Türkiye, Milietier Cemiyeti iie ilgilenmesine rağmen;

  • Cemiyetin Musul konusunda taraflı bir tutum sergilemesi,
  • Dost bir devlet olan ve cemiyete olumsuz bakan Sovyet Rusya’yı küstürmek istememesi,
  • Cemiyetin amacından saparak büyük devletlerin kontrolüne girmesi gibi nedenlerden dolayı bu kuruluşa üye olma konusunda acele etmemiştir.

Ancak dış politikada işbirliğine önem veren ve çok fazla zaman da kaybetmek istemeyen Türkiye;

  • Dünya barışına katkıda bulunmak,
  • Dış poiitikada karşılaşacağı sorunları daha kolay çözebilmek gibi amaçlarından dolayi ile İngiltere ve Fransa’nın daveti üzerine 18 Temmuz 1932’de Milletler Cemiyeti’ne resmen üye olmuştur.

Balkan Antantı (9 Şubat 1934) 

Nedenleri:

  • İtalya’nın, Doğu Akdeniz ve Balkanlarda genişleme siyasetine yönelmesi
  • Almanya’nın Doğu Avrupa’da yayılmacı bir politika izlemesi Türk – Yunan ilişkilerinin 1930’da dostluğa dönüşmesi Balkan Antantı’nın kurulmasına ortam hazırlamıştır.

Türkiye ve Yunanistan’ın girişimleri ile 9 Şubat 1934’te Türkiye, Yunanistan, Yugoslavya ve Romanya arasında bir tehlike karşısında ortak savunma yapılması konusunda işbirliğini içeren bu savunma paktı kurulmuştur. Arnavutluk”un İtalya’nın kontrolüne girmesi; Bulgaristan’ın yayılmacı bir siyaset izlemesi bu pakta katılmamalarına neden olmuştur. Balkan Antantı 1937 yılına kadar varlığını korumuştur. Yugoslavya, 1937’de Bulgaristan ile paktın ruhuna ters düşen bir Dostluk Antlaşması imzalamış ve Balkan Antantı önemini kaybetmiştir. 1939’da ise İkinci Dünya Savaşı’nın başlaması ve İtalya’nın Balkanlardaki etkisi bu paktın resmen dağılmasına yol açmıştır.

UYARI : Balkan Antantı ile Türkiye, bir süre için batı sınırlarının güvenliğini sağlamıştır.

Montrö Boğazlar Sözleşmesi (20 Temmuz 1936)

Lozan Konferansı’nda imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre; “Boğazların idaresinin, başkanlığını Türkiye’nin yapacağı uluslararası bir komisyona bırakılması ve Boğazların her iki yakasında 15 km’lik alanın askerden arındırılması” gibi maddeler kabul edilmişti. Türkiye, Boğazlar üzerinde egemenlik haklarının sınırlandırılması anlamına gelen bu hükümleri, Lozan’da istemese de imzalamak zorunda kalmıştı. Ancak antlaşmaların yok sayıldığı bir sırada Türkiye’nin barışçı yollarla sorunlarını çözmeye çalışması ve dünya barışına katkıda bulunması, Avrupalı devletlerin dikkatini çekmiş ve bu devletler Türkiye’nin bu barışçı tavrına olumlu cevap vermişlerdir. Lozan’da imzalanan Boğazlar Sözleşmesi’ni değiştirecek olan konferans, 22 Haziran 1936’da İsviçre’nin Montrö kentinde toplanmıştır. Türkiye, İngiltere, Fransa, İtalya, Sovyet Rusya, Japonya, Yugoslavya, Romanya, Bulgaristan ve Yunanistan’ın katılımı ile toplanan Montrö Konlransı’nda 20 Temmuz 1936’da bir sözleşme imzalanmış ve Boğazların idaresi yeni bir şekle bağlanmıştır.

Buna göre şu maddeler kabul edilmiştir:  .

  • Boğazlar komisyonu kaldırılacak ve Boğazlarla ilgili tüm yetkiler Türkiye’ye bırakılacaktır.
  • Türkiye Boğazların her iki yakasında da asker bulundurabilecektir.
  • Boğazlardan ticaret gemileri serbestçe geçebilecek, savaş gemilerine ise sınırlama getirilecektir.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin Önemi ve Sonuçları
  •  Türkiye’nin egemenlik haklarını sınırlandıran faktörler ortadan kaldırılmıştır.
  • Boğazların ve İstanbul’un güvenliği sağlanmıştır.
  • Doğu Akdeniz’de bir güç haline gelen Türkiye’nin uluslararası alanda saygınlığı artmıştır.
  • ’ Boğazlar sorunu Misak-ı Milli’ye uygun bir şekilde çözülmüştür.

Sadabat Paktı (8 Temmuz 1937)

Nedeni

Doğu Akdeniz’de yayılmacı bir politika izleyen İtalya’nın Habeşistan’ı işgal etmesi Doğu Akdeniz’de İtalyan tehlikesinin ortaya çıkması Türkiye’yi Ona Doğu ülkeleriyle bir takım savunma tedbirleri almaya itmiştir. Türkiye, Afganistan ve İran arasında 2 Ekim 1935’te Cenevere’de üçlü bir antlaşma imzalanmıştır.  Bu antlaşmaya zamanla Irak da katılmıştır. Irak ile sınır sorunu olan Suriye ise antlaşmaya tepki göstermiştir. Türkiye ve İran’ın girişimleri ile 1937’de Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında bir tehlike karşısında ortak savunma yapılması konusunda işbirliğini içeren bu savunma paktı kurulmuştur. Uzun süreli olmayan ve güçlü bir işbirliğine dönüştürülemeyen Sadabat Paktı, 1939 yılından sonra dünyada gelişen olaylar karşısında ortadan kalkmıştır.

UYARI !!  Sadabat Paktı ile Türkiye, bir süre için doğudaki sınırlarının güvenliğini sağiamışiır.

Hatay’ın Anavatana Katılması (30 Nisan 1939)

Sakarya Savaşı’ndan sonra imzalanan Ankara Antlaşması ile “Fransa’nın Suriye’den çekilmesi halinde Hatay’ın Suriye’ye katılmaması ve Hatay halkının kendi geleceğini kendisinin belirlemesi” koşulu ile “Hatay’ın Fransa mandasındaki Suriye’ye bırakılması” kabul edilmiştir. Dünyada yaşanan siyasi gerginlikten etkilenen Fransa, 1936’da kendi mandasındaki Suriye’ye bağımsızlık vermiş ve Hatay Suriye sınırları içinde kalmıştır. Atatürk; “kırk asırlık Türk yurdu yabancı ellerde esir edilemez” diyerek Fransa’ya gönderdiği bir nota ile “Ankara Antlaşması gereği Hatay’a bağımsızlık verilmesi gerektiğini” söylemiştir. Türkiye ile Fransa arasında yaşanan bu gerginlik durumuna Milletler Cemiyeti e| koymuş ve 1937’de Hatay’ın “iç işlerinde serbest, dışişlerinde Suriye’ye bağlı, resmi dilinin Türkçe ve ayrı bir anayasaya sahip olacağı” kararını vermiştir. Ancak bu karar iki devlet arasındaki soğuk savaşı bilirmemiştir. Hatay’da 1938’de yapılan seçimlerde Türk vekiller Hatay Meclisi’nde çoğunluğu sağlamış ve Türkiye’nin işi kolaylaşmıştır. Hatay Meclisi, 2 Eylül 1938 tarihli toplantısında “Hatay’ın bağımsız bir devlet olduğu” ve “cumhuriyet ile yönetileceği” kararını vermiştir. Hatay Meclisi, on aylık bir bağımsızlıktan sonra 30 Nisan 1939 tarihli toplantısında devlet bakanı Tayfun Sökmen başkanlığında oy birliği ile anavatana katılma kararı almıştır.

 

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.