İrlanda Tarihi

İngiltere’nin Boyunduruğuna Girmeden Önceki Eski İrlanda

Gaeller diye adlandırılan Keltlerin yaşadığı İrlanda, İ.Ö. IV. yy’da Romalıların fethinden ve Ger­men akınlarından uzak kaldı. Ulusal din kahramanı olarak benimsenen Aziz Patrick tarafından V. yy’da Hıristiyanlaştırılan ülke, VI. ve VII. yy’larda barbarlaşmış bir Batı’nın başlıca kültür merkezi oldu. Bu altın çağ İskandinav akınlarıyla birden so­na erdi (795). Keltlerin Vikinglere karşı sürdürdükleri savaşa, bir de adada üstünlük kurmak için Gaeller arasındaki çekişme eklenince, karı­şık bir dönem başladı. İskandinavlar doğu kıyılarında yerleşerek Dublin’i, kurdular. Bu sürekli karışıklık XII. yy’da İngilizlerle Normanların ülke­ye sızmalarını kolaylaştırdı. Papa Adrianus IV tarafından, fazlasıyla başına buyruk İrlanda Kilisesi’ni düzene sokmakla görevlendirilen İngil­tere kralı Henry II, adada üstünlüğü­nü kabul ettirdi (1175). Ne var ki, İngilizler adanın ancak doğu kesimin­de tam olarak egemenlik kurabildi­ler. Adanın tümüne egemen olmaları ancak 1361’den başlayarak Edward III’ün oğlu Clarence dükünün, Kuzey İrlanda krallarının vârisiyle evlenme­sinden sonra gerçekleşti. XVI. yy’da, Henry VIII’in giriştiği reformdan do­ğan resmi din Anglikanlığın getirili­şi, İrlandalıları, pek çoğunun günü­müze kadar sürdürdükleri Katolik­likten vazgeçiremedi.

İngiliz Egemenliği Dönemi

XVII.-XVIII YÜZYILLAR. Cromvell’in 1649’da, İrlandalıların ayaklanmalarını bas­tırmak amacıyla İrlanda’ya çıkışı, iki yüzyıldan fazla sürecek bir baskı ve sefalet döneminin başlangıcı oldu. Gerçekten de, İrlandalıların toprak­ları, büyük toprak sahibi İngiliz land-lord’lar tarafından o sıralarda elle­rinden alındı; landlordlar toprakları­nın yönetimini, küçük alanları işle­yen İrlandalı kiracıları hiçbir tazmi­nat ödemeden kovabilen kâhyalara bıraktılar. İrlandalılardaki yüksek doğum oranı, toprakların küçük par­çalara bölünmesine neden olarak kıtlıklara yol açtı. Üstelik, Katolik İrlan­dalılar, kamu görevlerinde çalışa­mazlardı ve Anglikan Kilisesi’ne ver­gi ödemek zorundaydılar. İngiltere’nin Katolik kralı James II’yi tutan İrlandalılar, 1689’da, Katolik dininin getirilmesine karşı çıkan İngilizler tarafından yeni hükümdar olarak adaya çağrılan kral William III yanlılarına yenildiler. İrlanda’nın 1800’e kadar kendi parlamentosu vardı ama, bu parlamento İngiltere parlamentosuna bağlıydı ve salt İngilizlerden oluşuyordu; çünkü Manda­lıların siyasal hakları yoktu. Bununla birlikte, 1793’ten başlayarak seçme hakkını elde ettiler (ancak seçilme hakları yoktu). XVIII. yy. sonunda, A.B.D’nin bağımsızlığı, ardından da Fransız Devrimi Mandalıları umut­landırdı. Ne var ki, Direktuvar yöne­timince pek destek görmeyen Theo­bald Wolfe Tone tarafından yöneti­len Birleşik Mandalılar ayaklanması, 1798’de başarısızlıkla sonuçlandı. İki yıl sonra, Pitt, “Birleşme Yasa­sıyla iki krallığı tek bir devlet içinde birleştirerek, görünüşteki özerkliğe son verdi.

İrlanda Londra parlamentosunda protestanlar tarafından temsil edildi. Ama bu zorlama özümseme girişimi İrlanda sorununu çözemedi.

BAĞIMSIZLIĞA DOĞRU. Baskı reji­mindeki ilk olumlu gelişme, avukat O’Connell’in çabaları sonunda 1829’da kabul edilen “Bağımsızlık Yasası” ile gerçekleşti. Katoliklere karşı uygulanan ayrılık yasaları kal­dırıldı; Mandalılar artık seçmen ola­bilir, seçilebilir (ancak uygulanan se­çim sistemi nedeniyle yoksul Man­dalılar bu haktan yararlanamıyorlardı) ve kamu görevlerinde çalışabilir­lerdi. 1846-1848 yılları arasındaki korkunç kıtlık, O’Connell’in barışçı tutumunu izleyen 1848 ve 1858 ayak­lanma hareketlerinin nedeni oldu. Gizli örgüt “Fenians” tarafından İn­giltere’de girişilen saldırılar, İngiliz kamuoyunun duyarlığını artırdı. Li­beral bakan Gladstone, 1869-1870’te Mandalıların yararına iki yasa çıkart­tırdı: İlkiyle Manda’da Anglikan di­ninin resmî din olma niteliği kaldırıl­dı ve Katoliklerin ödediği vergiden vazgeçildi; İkincisiyle büyük toprak sahibi İngilizlerin uyguladığı malla­ra keyfi el koymaya karşı, toprak kira­layan Mandalılara bazı güvenceler sağlandı. Ama Mandalılar özerklik (Home Rule) ve büyük toprak sahip­lerinin, topraklarını, buraları işleten kiracılara bırakarak ülkeyi terk etme­lerini istiyorlardı. Bu arada İrlandalı milletvekilleri, Parnell’in yönetimi altında parlamentoda yeni bir muha­lefet biçimi uygulayarak engelleme yoluna gittiler: İrlanda’da ve İngiltere’de öldürme olayları birbirini izledi (1882-1885).

Sonunda özerklik görüşüne katılan Gladstone, torylerin düşmanca karşı çıkışları yüzünden bunu parlamen­toya kabul ettiremedi. Oysa İrlanda’da aşırı eğilimli bir parti (Sinn Fein), tam bağımsızlık ve Londra ile ilişkilerin koparılmasını istemektey­di. Bununla birlikte, bir dizi yasayla, toprağı kiralayıp işleten köylülerin toprak sahibi olmaları sağlanarak, köylünün durumu düzeltildi. So­nunda 1914’te özerklik kabul edildi; ama yürürlüğe konması Birinci Dün­ya savaşı sonuna bırakıldı. Sinn Fein kavgayı kesmedi ve çarpışmalar sü­rerken, O’Colloly ile Roger Casement’ın hem kışkırtıcı, hem de kur­ban oldukları büyük 1916 ayaklan­masını başlattı. Ateşkesten sonra, se­limlerde kazançlı çıkan Sinn Fein, Ocak 1919’da bağımsızlık ilan etti. İki yıl süren çete savaşlarından son­ra, 6 Aralık 1921 anlaşmasıyla, do­minyon statülü bir “İrlanda Devle­timin varlığı tanındı; ama çoğunlu­ğu Protestan olan Kuzey İrlanda, Bir­leşik Krallığa bağlı kaldı.

Bu arada Sinn Fein yanlılarında bö­lünmeler oldu: Ilımlılar 1921 statü­süyle yetinip Commonwealth’te kal­mayı kabullenirken, Eamon De Valera’nın önderliğindeki aşırılar, ba­ğımsız bir İrlanda Cumhuriyeti için savaşı sürdürdüler. Eamon De Valera, partisi Fianna Fail’in parlamento­da çoğunluğu elde etmesiyle 1932’de iktidara geldi. Egemen ve bağımsız, dış işlerinde İngiltere’ye bağlı bir Eire Cumhuriyeti ilan edildi. 1937 Ana­yasasıyla bir parlamento, genel se­çimlerle seçilen bir devlet başkanlığı ve bir başbakanlık kuruldu: Eamon De Valera 1937 ’den 1948’e kadar baş­bakanlık görevinde kaldı. İkinci Dünya savaşı sırasında Manda tam bir yansızlık izledi. İngiltere’yle olan ilişkilerin kesilmesinden sonra, 17 Nisan 1949’da İrlanda Cumhuriyeti resmen ilan edildi.

Yakın Dönem İrlanda tarihi

Gerek Eire’de, ge­rekse Ulster’de İrlanda’nın bütün si­yasal yaşamı, adanın ikiye bölünme­sinden etkilendi; bu durum birbirine düşman iki topluluğun, Katolik ve Protestanların varlığı nedeniyle Ku­zey İrlanda’da çok daha şiddetli bir duruma büründü. İrlanda Cumhuri­yeti kamuoyunda, günden güne güç­lenen bir kesim, adanın yeniden birleşmesini istemekte ama bu çözüm önemli engellerle karşılaşmaktadır: Sanayileşmiş Kuzey Manda ile tarı­ma fazlaca dayalı İrlanda Cumhuriyeti arasındaki iktisadi farklılıklar; İngiltere’nin Kuzey İrlanda sorunu­na tümüyle İngiltere’yi ilgilendiren bir iç sorun gözüyle bakması.

Kuzey İrlanda’da, İrlanda sorununun su yüzüne çıkması dinsel, iktisadi ve siyasal nedenlere dayanır. Çatışma, dinsel çerçeveyi iyice aşmıştır. Aslın­da sayıca Protestanlardan daha az olan Kuzey İrlanda Katolikleri, ülke­nin geleneksel çalışma alanlarındaki gerilemenin neden olduğu işsizliğin, kendilerini, Belfast hükümeti tara­fından alınan iktisadi kalkınma ön­lemlerinden yararlanan Protestanlar­dan daha çok etkilemesini kabul ede­memektedirler. Öte yandan, siyasal alanda temsil edilme konusunda da eşitsizlik görülmekte ve bu konuda sistem Katoliklerin dan çok sandal­ye kazanmalarına izin vermemekte­dir. Her iki uçtaki aşırı eğilimlilerin kazandıkları başarı, her türlü refor­mu ya da görüşmeyi güçleştirmekte­dir. İki topluluğun karşılıklı şiddetli düşmanları, özellikle Belfast’ta ve her yerden çok Londonderry’nin Ka­tolik mahallesi Bogside’da kanlı ça­tışmalara yol açmaktadır. Toplum düzeni İngiliz ordusu tarafından sağ­lanır.

İ.R.A’nın (İrish Republican Army: İr­landa Cumhuriyet Ordusu) İrlanda Cumhuriyeti’nde kurulan ve Katoliklere silah ve asker sağlayan üslerden başlayan müdahaleleriyle çatışma yeni bir aşamaya girmiştir. İ.R.A. Protestanlara, İngiliz polis ve asker­lerine şiddetle saldırmış, İngilizler de bu olayları, sert bir biçimde bastır­maya çalışmışlardır.

Günümüzde Kuzey İrlanda’nın du­rumu çıkmazdadır. Dinsel çatışma­nın başlangıçtaki boyutları çoktan aşılmıştır. İ.R.A’dan destek alan ve İrlanda Cumhuriyeti’yle birleşmeyi düşleyen Katolikler ile İngiltere’ye bağlı Protestanlar karşı karşıya gel­mekte, bu da Kuzey İrlanda’nın, statüsünü altüst eden ve Londra’yla Dublin arasında gerginlik yaratan bir toplumsal ve siyasal çatışmaya ne­den olmaktadır. Ayrıca İ.R. A., Kuzey İrlanda’nın yanı sıra, İngiltere’nin her yanında, özellikle de Londra’da, terör eylemlerini sürdürmektedir. 26 Şubat 1993’te Londra’nın Camden semtinde bir mağazaya bomba yer­leştirilmesi (patlaması 7 kişinin yara­lanmasına yol açmıştır), bunun son örneklerinden biridir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.