Gana Coğrafyası Tarihi Ekonomisi ve Bağımsızlığa Kavuşması

Gana Coğrafyası Tarihi Ekonomisi ve Bağımsızlığa Kavuşması, Batı Afrika’da ülke. Kuzeyde Burkina Faso, doğuda Togo, batıda Fildişi Kıyısı, Güneyde Atlas Okyanusu’yla sınırlanan Gana toprakları, Gine körfezi kıyısınca 400 km kadar uzanır.

Gana Coğrafyası

Fiziksel açıdan bir bütün oluşturmayan Gana’nın yüzey şekilleri pek yüksek değildir; granitli prekambriyen bir taban güneyde, batıda ve kuzeyde ortaya çıkarken, ülkenin orta ve doğu kesimlerinde, Birinci Zaman’dan kalmış olan ve Volta senklinalini oluşturan bir kumtaşı örtüsü altında yitip gider. Kayaçların çok çeşitli olması,yüzey şekillerinin de çeşitlenmesine yol açar. Yaylaların arasından yer yer sert kayaçlar yükselir; paleozoik örtü doğuda kıvrımlanarak ülkenin en belirgin engebelerini oluşturur (Akwapim-Togo dağı, yaklaşık 900 m), orta kesimdeyse yer yer bataklık bölgelerinin görüldüğü ve yükseltisi 200 m’yi geçmeyen ovalık bir engebe görünümü sunar. Bütün bu engebeler, yalıyarlı kıyılarla denizkulaklı kıyıların almaşık olarak sıralanmasına yol açan yaylalar ve ovalar halinde Gine körfezinde sona erer.

ganalı kadınlar

İklim bölgelerinin enlemler doğrultusunda, şeritler halinde ayrılması ülkeye fiziksel açıdan çeşitlilik kazandırır. Gine körfezi kıyılarında (batıda daha nemli, doğuda daha kurak) asekvator özellikleri gösteren iklim, ülkenin kuzey kesimlerinde tropikal iklime dönüşür; kurak mevsim yağışlı mevsimden daha uzun sürer.

Bitki örtüsüne gelince, güneydeki gölgecil ormanların yerini de kuzeyde giderek seyrekleşen ormanlar, daha sonra da savanaların aldığı görülür. Gana’nın hidrografya örtüsü iki ırmak sisteminden, Volta ve kıyı ırmaklarından oluşur. Doğuda Beyaz Volta (Doğu Volta) ile batıda Siyah Voltanın (Batı Volta) birleşmesinden oluşan Volta ırmağı, çavlanlarla (Ajena, Kete-Krachi) yer yer kesintiye uğradıktan sonra, denizkulakları ve gölleri ayıran kum şeritlerinin bulunduğu geniş bir deltayla sona erer. Volta çeşitli iklimlerin etkisinde kalır. Kıyı ırmaklarıysa (Pra, Ankobra, Tano) rejimleri asekvator iklimine bağlı küçük ırmaklardır.

Gana Tarihi

Gana, adını, çağdaş Afrika bağımsızlık hareketini geçmişindeki ününe bağlamak isteyerek, ülkeye Temmuz 1959’da, Ortaçağ Afrikası’na bağlı eski bir imparatorluğun adını veren doktor N’Krumah’a borçludur. Günümüzdeki devlet, VIII. yy’dan XI. yy’a kadar doğuya doğru Nijer, batıya doğru da Senegal arasında uzanan aynı adlı feodal imparatorlukla karıştırılmamalıdır.

Gana imparatorluğunun sınırları içine, hükümdarlık alanları ve günümüzdeki Gana’nın bir bölümünü kapsadığı bağımlı krallıklar giriyordu. Arap coğrafyacılarının yazıları, az sayıdaki sözlü gelenekler ve 1914’te Bonnel de Mezieres’in Kumbi (Gana’ nin hellihaşlı kenti) harabelerinde Ganalı kadınlar. yaptığı kazılar, Gana imparatorluğuyla ilgili çok yetersiz bilgi verdi. VIII. yy’dan önce Sarakolle köylülerinin yerleştiği Gana bölgesi, Sahra’ daki Berberi göçmenlerin baskısı altına girmişti.

VIII. yy’dan başlayarak, Arap-Berberi tüccarların akın etmesiyle bir devlet gelişti. Sahra’nın kervansaray yolu ağzıyla Güney’in altın yolları üstündeki Gana, bütün gücünü ticaret üstüne kurdu. Küçük yerel krallıklar, kârlı altın ve tuz ticaretinde aracı oldular; kentleri (Kumbi, Avdagost) hızla gerçek bir başkent görünümü kazandı.

Devlet, aslında askeri nitelikteydi: İmparatorun 200000 kişilik bir ordusu vardı; bunun 4 000’i ok ve yayla donatılmıştı. “Gana” (“savaş başkanı”) krallığın ya da başkentin adı değil ama,yalnızca kralın unvanlarından biriydi.

Kral aynı zamanda kaya mağa (“altın başkanı”) ve tunka (“kral” ya da “prens”) diye anılıyordu. Arap kronikçileri Gana hükümdarlığını kutsal bir monarşi olarak tanımlıyorlardı. Tam bir kutsallığı olan hükümdar, siyasal düzenden olduğu kadar doğal olaylardan (yağmurlar, ürünler) da sorumluydu. İmparatorluk anasoylu olarak, miras yoluyla geçiyordu. Müslümanlığı kabul eden bağımlı bir Berberi kralın başkaldırısı XI. yy’da Gana’nın yıkımına yol açtı. Bu arada Murabıtlar kralın yardımına koşarak imparatorluğun fethini kutsal savaşa dönüştürdüler: 1054’te Avdagost kentini alıp 1067’de Kumbi’yi merkez yaptılar. Bununla birlikte, Murabıtlar fetihlerinden yararlanamadılar: Savaş bütün ülkeyi yıkmış, ticareti durdurmuş, birçok yerel başkanlıklara ayrılan imparatorluğun birliğinin bozulmasına yol açmıştı.

ALTIN KIYISI (GOLD COAST)

X. yy’dan XV. yy’a kadar, günümüzdeki Gana’nın bulunduğu yere sayısız göç oldu. Özellikle Mandeler. Haussalar ve Akanlar buralara gelip yerleştiler. İspanyolların gelmesinden sonra (1471), bölge, ticaret yollarının okyanusa doğru yön değiştirmesinden yararlandı. Dolayısıyle bu yön değişikliği Sahra yollarını çökertti.

XIII. yy’ılan XVII. yy’a kadar Portekizliler (1482’de Sao jorge kalesinin yapımı), ardından İngilizler, İsveçliler ve DanimarkalIlar altın madenleri ve köle ticareti için Gana’ya geldiler. Bu sırada, Avrupalılar Aşantilerin direnişiyle karşılaştılar. Aşantiler XIX. yy’a kadar, Avrupalılara karşı direnebilecek, oldukça sağlam konfedere bir devlet kurmuşlardı. Bununla birlikte, 1874’te Aşantiler boyun eğdiler ve İngilizler yalnız başlarına ülkede egemenlik kurarak Altın Kıyısı sömürge devletini kurdular ve burada kakao ürettiler.

GANA’NIN BAĞIMSIZLIĞA KAVUŞMASI

İngiliz sömürge siyaseti, 1948’deki ilk önemli karışıklıklara (işçi grevleri) kadar başarıyla sürdü. Kwame N’Krumah, 1949 yılında Gold Coast Convention People’s Party’yi kurdu. Partinin amacı “yönetimin afrikalılaştırılması” ve ülkenin iç özerkliğinin ele geçirilmesiydi. Kısa süre sonra, Altın Kıyısı doktor N’Krumah’ın önderliğinde İngiliz yönetimine bağımsızlığını kabul ettirme girişiminde bulundu. Londra hükümeti, federatif yönetim yanlılarıyla siyasal birlik yanlıları arasındaki bölünmelerden yararlanacağını umuyordu. Ama 1956 yılında yapılan seçimler, N’Krumah’ın Halk Partisinin zaferiyle sonuçlandı. N’Krumah, siyasal esneklik göstererek, daha önce savaşım verdiği aşırı siyasal birlik görüşlerinden vazgeçti ve bazı kabilelerin muhalefetini yatıştırmak için (İngiliz hükümetinin de önerisiyle) federatif sistem yararına ödün vermeyi kabul etti. Gana, 6 Mart 1957’de bağımsızlığını kazandı ve Mayıs Anayasasının kabulünden sonra Temmuz 1960’ta cumhuriyet ilan edildi.

1952’den sonra başbakanlık yapan N’Krumah, 1960’ta cumhurbaşkanı oldu ve bütün yetkileri eline geçirdi. Önce yandaşları ve düşmanları arasında şiddetli bir biçimde bölünmüş olan hükümet, hızla otoriter bir nitelik kazandı.Cumhurbaşkanı N’Krumah’a karşı birçok suikast düzenlendi. N’Krumah, siyasal bir bunalımın varlığını ve mali güçlükleri yadsımak istedi. Ona göre her şey, kendisinin uluslararası alandaki saygınlığını lekelemek isteyen komşu devletlerin yaptıkları dedikodulardan başka bir şey değildi. Ama, Şubat 1966’da Çin’i ziyareti sırasında bir askeri cunta tarafından yönetimden uzaklaştırıldı. Cunta, general Ankrah’ı Ulusal Kurtuluş Konseyinin başına getirdi.

GANA SİYASAL KARIŞIKLIKLAR

Kakao fiyatlarının birdenbire düşmesi ve dış borçların önemli boyutlara ulaşması, ülkeyi tam bir iktisadi bunalıma sürükledi. Askeri darbeye karşı halktan hemen bir tepki gelmedi. Nisan-Mayıs 1967’de, askeri yöneticilere karşı yapılan bir hükümet darbesi girişimi, N’Krumah’a bağlı siyaset adamları arasında çok sayıda tutuklamaların yapılmasına neden oldu. Cunta N’Krumah’ın siyasetini sürdürmedi, Batı ülkelerinin desteğiyle, liberal bir siyasetin hazırlığına girişti: 23 Ağustos 1969’da, Akufo Ado’nun cumhurbaşkanlığıyla yeni bir sivil yönetim kurularak yeni bir anayasa ilan edildi.

Ocak 1972’de Ulusal Kurtuluş Partisi lideri yarbay İgnatius Acheampong, ikinci bir askeri hükümet darbesi girişiminde bulundu ve bunda başarıya ulaştı. Kapitalizm ve sosyalizm arasında kararsız kalan cumhurbaşkanı Acheampong, her şeye karşın yabancı düşüncelere bağlanmayı reddetti. N’Krumah’ın bazı düşüncelerini yeniden ele alarak “panafrikan” savlarını ileri sürdü.

General Acheampong Temmuz 1978’ de istifa etti. 4 Haziran 1979’da ordunun içinden bir grup, bir hükümet darbesi yaparak askerlerin arasında radikal bir “temizlik” yaptı: Acheampong kurşuna dizildi. Aynı ay içinde yapılan seçimler Ulusal Halk Partisi’nin başarısıyla sonuçlandı. Parti başkanı Hilla Limann, sivil hükümetin başına geçti.

Aralık 1981’de, Jerry Rawlings, askerî bir hükümet darbesinden sonra, çoğulcu siyasete son vererek tüm yetkileri ele geçirdi (anayasa da geçici olarak yürürlükten kaldırıldı) ve iktidarını günümüze (1993) kadar korudu. Bu arada 1991 Temmuzunda topladığı bir meclisi, çok partililiğe yer verecek bir anayasa hazırlamakla görevlendirdi.

Oldukça karışık siyasal bir yaşama karşın Gana, nispeten gelişmiş bir ülkedir. Nüfus açısından, Batı Afrika’nın Nijerya’dan sonra ikinci önemli devletidir. Nüfus artış oranı çok yüksek (1992’de % 3), ortalama nüfus yoğunluğu (km2’ye 65,4 kişi) oldukça fazladır. Kakao ekili tarım işletmelerinin ve maden yataklarının bulunduğu güney bölgesi, ülke nüfusunun 2/3’sini barındırır. Çoğunluğunu zenci Sudanlıların oluşturduğu Gana halkı, birçok etnik grubu da İçerir: En önemlileri Akanlar ya da Aşantilerdir (% 44); onları Male-Dagbaniler (% 16), Eueler (% 13), ve KaAdangbeler (% 10) izler. Ayrıca, Gana’ya iş bulmak için gelen Togolu, Burkma Fasolu ve NijeryalIlardan oluşan önemli orandaki Afrikalı yabancı azınlıkları da (yaklaşık 1 000 000 kişi) eklemek gerekir. Gana, aynı zamanda Batı Afrika’nın en kentleşmiş ülkesidir: Nüfusun % 30’u kentlerde yaşar (Kumasi, Akra-Tema).

Gana Ekonomisi

Ülke iktisadında tarımın öncelikli bir yeri vardır: Etkin nüfusun % 56’sı tarım alanında çalışır, dışsatımın % 75’ini tarım ürünleri oluşturur. Mısır (715 000 t; 1992), yumrulu bitkiler, manyoka (3 300 00Ö t; 1992), tatlı patates (1119 000 t; 1992) gibi besin ürünleri tarımı ülkenin her yanında yapılır. Ormanlık bölgelerden gelen muz (772 000 t; 1992), beslenmenin en önemli temellerinden birini oluşturur. Üretim yerel tüketimi karşılayamadığı için, Gana pirinç ve şeker gibi başlıca besin maddelerini dışarıdan almak zorundadır. Gana’nın önemli dışsatım ürünlerini, kahve, kakao, yağ bitkileri ve kereste oluşturur. Ülkeye 1815’e doğru giren kakao tarımı, sürekli gelişmiş ve üretim 1910’da 22 600 tonu, 1950’de 267
0 tonu, 1992’de 288 000 tonu aşmıştır.

Gana dünyanın en çok kakao üreten ülkesidir. Afrikalıların elindeki bütün tarım işletmeleri, Aşan ti bölgesinde toplanmıştır. Yağ bitkileri (yağ palmiyesi, ‘hindistancevizi,iyerfıstığı) daha çok yerel tüketime ayrılmıştır. Gana iktisadında önemli bir yeri olan kereste (maun), dışsatımın % 20’sini oluşturur. Bu belli başlı dışsatım ürünlerine az miktarda, kauçuk, tütün, pamuk, şekerkamışı ve meyve eklenebilir. Tarımın yanında, hayvancılık ancak önemsiz bir yer tutar (1991’de 1 300 000 sığır). Et üretimi açısından yetersiz olan ülke, Nijer ve Burkina Faso (eski Yukarı Volta) gibi fransızca konuşulan’ komşu ülkelerden dışalım yapmak zorundadır. Buna karşılık, deniz ve ırmak balıkçılığı önemli yer tutar (1991’de 360 0001). Tarım ülkesi olan Gana’nın önemli maden ve sanayi kaynakları da vardır. Maden işletmeleri, daha çok ülkenin güneybatı bölgelerinde toplanmıştır. African Manganese Company tarafından çıkarılan manganez (230 900 t; 1991), Gana’nın dünya manganez üretiminde üçüncü sıraya yükselmesini sağlamıştır. Ülkede ayrıca, 200 000 0001 boksit rezervi bulunduğu sanılmaktadır ama, ulaşım yetersizliği bunların değerlendirilmesine engel olur. Birrim ırmağının taraçalarmda toplanan elmas, özel şirketler tarafından işletilir: Gana, 215 600 kıratlık (1992) üretimle, değerli elmas üretiminde dünyada ikinci sırada yer alır. Altının önemli yer tutması nedeniyle ülkeye Altın Kıyısı (Gold Coast) adı verilmiştir: Gana, yılda 11 t (1991) saf altın üretimiyle Zenci Afrika’da, birinci sırayı alır (State Mining Corporation ve iki özel şirket başlıca yatakları paylaşmışlardır). Toprakaltı maden araştırmaları sürdürülmektedir; nikel, bakır, molibden gibi öbür madenlerin de varlığı saptanmıştır. Bununla birlikte, enerji kaynaklarındaki yetersizlik (kömür ve petrol tümüyle dışardan alınır), Gana sanayisinin gelişmesini uzun süredir engel-lemiştir. Bu nedenle, N’Krumah başkanlığındaki hükümet, Volta River Project girişimini destekleyerek hidroelektrik enerjinin gelişmesi için özel bir çaba harcamış, 1962’de başlanan ve Ocak 1966’da açılan Akosombo barajı, büyük bir yapay gölün oluşmasına olanak vermiştir. (8830 kw’lık bir güçle, Tema’daki 2201 kapasiteli bir alüminyum fabrikasının enerji gereksinmesini karşılar). Ayrıca burada bir petrol rafinerisi, demir hurdalarından 113 000 t metal üreten çelik üretim merkezi, iki dokuma fabrikası ve bir çimento fabrikası kurulmuştur. Gana’da bunların dışında çeşitli sanayi sektörleri de vardır: Tersaneler; şeker fabrikaları (Aküse, Kornonda); kakao işleme fabrikası (Takoradi, Tema); yağ fabrikaları; un fabrikaları; vb.

ULAŞIM AĞI VE DIŞ TİCARET

Gana’nın önemli bir ulaşım altyapısı vardır: Ülkede yaklaşık 1 000 km uzunluğunda gerçek bir demiryolu ağı ve yaklaşık 31 000 km’lik (1992) karayolu bulunur.

Bunun dışında Takoradi ve Akra’da birer havalimanı, Sekondi-Takoradi ile Akra’nın yeni iskelesi olan dış ticaret merkezi Tema’da liman tesisleri kurulmuştur. Dışsatımda gelirin büyük bir bölümü kakaodan, geri kalanıysa madenler ve keresteden sağlanır. Dışalımda, tüketim malları konusunda uygulanan belirli bir sınırlandırmayı belirtmek gerekir: Gana, yeni kurulmuş sayılabilecek sanayisine bu yolla kolaylık sağlamak istemektedir. Ticari ilişkilerde bulunduğu başlıca ülkeler, İngiltere, Avrupa Ekonomik Topluluğu ülkeleri ve Japonya’dır.

KWAME N’KRUMAH

Ganalı siyaset adamı (Axim, N’Kroful, 1909-Bükreş, 1972). A.B.D. ve İngiltere’deki eğitiminden sonra, 1945’ten başlayarak Panafrika Kongresi’nde siyasal savaşım verdi. Daha sonra bu savaşımı United Gold Coast Convention’da (1947) sürdürdü.

1949’da, Gana’nın bağımsızlığını isteyen Halk Konvansiyon Partisi’ni kurmak için buradan ayrılarak sendikalar kurdu ve 1950 tarihindeki tutuklanmasına kadar çeşitli grevleri başlattı. Bir yıl sonra serbest bırakıldı, partisinin seçimdeki başarısından sonra 1952’de Altın Kıyısı (Gold Coast) başbakanı oldu, bağımsızlık için çalıştı. Sömürge dönemiyle bağlarını kopa-rarak, ülkesine Ortaçağ’daki bir Afrika imparatorluğunun adını (Gana) verdi. 1960’ta Gar” Cumhuriyeti resmen ilan edildi ve N’Krumah cumhurbaşkanlığına getirildi. Afrika birliğinin ateşli savunucusu olan (1958 ve 1960 Akra konferansları) N’Krumah, bu düşünceyi Afrika’nın bütün güçlüklerinin yanılmaz bir çözümü olarak sundu. Ülkesi mali sıkıntılar içindeydi, kendisine karşı girişilen birçok suikast, ülke içinde yürütülen korkuya dayalı otoriter yönetiminin bir göstergesi oldu. Londra’da sürgünde olan düşmanları bir muhalefet oluşturdular: Kendisine bağlı olanların Kurtarıcı (“Osagyefo”) diye adlandırdıkları N’Krumah, Çin’e yaptığı gezi sırasında yönetimden uzaklaştırılarak Gine’ye sürgüne gönderildi, altı yıl sonra, tedavisini sürdürdüğü Romanya’da 27 Nisan 1972’de öldü. Cesedi önce Gine’ye götürüldü, daha sonra da doğduğu köyde törenle gömüldü.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.