Accerler, Acciaccatura, Accolt, Accra, Accrington, Acedabya, Acele, Acciaccatura, Accipiter minullus

ACCERLER

Dağları (Fransızca Tassili des Ajjer), Afrika’da, Büyük Sahra ortasında, dağ kütlesi; Hoggar’ın kuzeyindedir. Kısmen volkanik ve derin boğazlar ile yarılmış olan dağın yükseltisi 2 000 m.’yi geçer. Birçok neolitik kalıntı (kaya üzerine kazılmış resimler), bu bölgenin M.ö. VI. III. bin yıllarda, bugünküne göre daha az çorak olduğunu gösterir.

ACCİACCATURA

İsim, (İtalyanca acciaccare, örseleme, buruşturma k.’den). Müzik; Esas nota ile hemen aynı anda duyurulması gereken basamak notası.

ACCİAİUOLİ’LER

XII. yy. başlarında Floransa’ya yerleşmiş, Brescia’lı aile Acciaiuoli’ler 1282’de kudretli bir ticaret şirketi kurdular. Napoli’deki Anjou’luların, Papalık makamının, Kudüs’deki Aziz Yuhanna tarikatının ve İngiltere kralı Edward IV’ün bankerleri oldular. 1340’a doğru, hâlâ eski güçlerini sürdürüyorlardı. Italya’dakilerden başka Paris’te bir, Bruges’de iki, Londra’da iki, Avignon’da üç, Tunus’ta iki, Mora’da iki, Rodos’ta üç ve Magosa’da üç emanetçileri vardı. 1345’teki büyük iflâs krizinin tesiri ile ve Lucca’ya karşı Floransa’nın giriştiği talihsiz savaşı mali bakımdan destekledikleri için, borçlandılar, kilise alacaklılarının isteklerini karşılayamadılar: 1355’te şirket tasfiye edildi. Acciaiuoli’lerin çoğu, XV. yy. başlarında Medici’lerle birleşti.

ACCİPİTER MİNULLUS

İsim, Zooloji; Güney Afrika’da yaşayan küçük bir çakırdoğan’in adı.

ACCOLT

İsim, İtalyan hümanist ve hukukçu ailesi: BENEDETTO (Arezzo 1415-Floransa 1466), Bologna, Volterra ve Floransa’da ders verdi, Cumhuriyet Adalet bakanı oldu ve ilk Haçlı seferinin bir tarihçesini yazdı:
Kardeşi FRANCESCO (Arezzo 1416-Siena 1488’e doğr.), Milano dukası Francesco Sforza’nın kâtibi. Zamanının «Hukukçular prensi» diye adlandırıldı; BERNARDO, Benedetto’nun oğlu (Arezzo 1458-Roma 1535), eserleri 1513’te yayımlandı. Devrinde büyük bir şöhret kazandı; BENEDETTO, Bemardo’nun yeğeni (Floransa 1497-ay.y. 1549), 1527’de kardinal oldu, 1531’de Ancona’ya papalık elçisi olarak tayin edildi.

ACCRA veya AKRA

Gine körfezi kıyısında, Gana’nın başkenti; 860 000 nüf. Üç kale (Cr6vecoeur, James ve Cristianborg) etrafında gelişen şehir, oturma, ticaret ve liman kısımlarına ayrılmıştır; limanından, kakao ve altın ihraç edilir. Accra, bağımsız bir devletin başkenti olarak ve yeni yapılarak henüz kullanılmaya başlamış ve şimdiden Takoradi’ye rakip olmuş bulunan Tema limanı sayesinde, daha çok gelişmeye namzettir. 1958 nisanında, sekiz bağımsız Afrika ülkesinin temsilcileri, burada toplanarak batılı büyük devletlere karşı dayanışma kararlarını ve Afrika’yı, yabancı devletlerin her çeşit İktisadi ve siyasi müdahalesinden uzak bulundurma azimlerini bir kere daha ilan ettiler.

ACCRİNGTON

İngiltere’de (Lancashire) Blackbum’ün doğusunda şehir: 41 000 nüf. Dokuma, makine sanayii.

ACEDABYA veya AGEDABYA

Doğu Libya’da, Bingazi’nin güneyinde bir yerleşme noktası; 100 500 nüf. Osmanlı hakimiyeti devrinde, Bingazi sancağında bir kaza merkeziydi (Cedâbiye).

ACELE

İsim, (Arapça cacVden cacele). Çabukluk, tezlik, tez davranma: Biraz daha gezmiş oluruz, hava almış oluruz, o kadar! Aceleniz ne?! (Necati Cumalı). Sabırsızlık, telâşlılık, tez davranma zarureti: Bu kadar acelenize, tehevvürünüze bakanlar, sizi de gerçekten İsme fe meftun olmuş zannederler (Namık Kemal). Sıfat, Çabucak, tez elden yapılması gereken: Acele bir işim çıktı (Behçet Necatigil). Telâş veya sabırsızlıkla yapılan: Acele işe şeytan karışır (Ata sözü). Zarf, Çabucak, hızlıca, derhal: Bana ırgat başıyı çok acele gönderin (Orhan Kemal). Yusuf ayakkabılarını acele giyerek dışarı çıktı (Sabahattin Ali).
Çeşitli deyimler; Acele etmek, çabuk davranmak: Acele etmezsek vapuru kaçıracağız; Telâşlanmak, sabırsızlanmak: Acele etme, daha akşama çok var. Acelesi var, bekleyemez: Acelesi varmış selâm bıraktı, gitti. Acelesi yok bekleyebilir: Hem benim işimin acelesi yok ki, şu dikişin teyellerini sökecektim, o kadar (Behçet Necatigil). Aceleye gelmek, zaman yetersizliğinden gerektiği gibi olmamak: Aceleye gelmeseydi, daha iyi olurdu. Aceleye getirilmek, oldu bittiye getirilmek: İş biraz hokkabazlık acelesine getirildi (H. R. Gürpınar). Aceleye getirmek, zaman yetersizliğinden faydalanarak karşısındakini aldatmak: Doğramaların ölçüsü tam verildi, ama, marangoz işi aceleye getirdi. Acele telefon, acele telgraf.
Acâleten, zarf, Çabucak, acele olarak: Bu işi acâleten yapmak gerek.
Aceleci, sıfat, Çabuk ve telaşla iş görme alışkanlığında olan.
Acelecilik, isim, Çabuk ve telâşlı iş görme hah’.
Hukuk; Acele itiraz. Olağan kanun yollarından birisi olan itirazın bir çeşidi. Ancak itirazın istisnai bir durumu olduğu için, acele itirazın kanunda açıkça belirtilmesi gerekir. Ceza Muhakemeleri Usul kanun maddesi, 304’e göre, acele itiraz için kabul edilen süre tefhim veya tebliğ suretiyle ilgilinin kararı öğrenmesinden itibaren kaide olarak, bir haftadır. Hâkimler, aleyhine acele itiraz yoluna müracaat olunan kararları kendileri değiştiremezler.
Nöroloji; Acele konuşma, kelimeleri, aralarını açmadan birbiri peşine sıralayarak söylemekten ileri gelen konuşma bozukluğu. (Bir kelimenin ilk hecesi kendinden öncekinin son hecesi ile birleşir ve karışır.)

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.