Andre Lhote Ve Çağdaş Türk Resim Sanatı

Fransız ressamı ve sanat eleştirmeni (Bordeaux, 1885-Paris, 1962).

Çok genç yaşta süslemeci bir heykel­cinin yanında çırak olarak çalışırken, heykel sanatına yakınlık duyan And­re Lhote tahta oymalar yapmakla işe başladı. Bu sanatın inceliklerini daha iyi öğrenebilmek için, doğduğu kent­teki Güzel Sanatlar Okulu’nun deko­ratif heykel kurslarına devam etti. Ay­rıca bu kursa yazılmak isteyen genç öğrencilere hazırlık dersleri verdi. Ancak yeteneğini, bir başka dalda, re­simde denemek istediği için, süsleme­ci heykelciliği bıraktı. Bir yandan re­sim yaptı, bir yandan da eski büyük ressamların yapıtlarını, tekniklerini inceleyerek onlar üstünde araştırma­larda bulundu (onun bu merakı, son­raki yıllarda daha ağır basacak ve Andre Lhote’un, ressamlığı yanında kuramcı, öğretici kimliği belirecektir). Daha ilkgençlik döneminde Baudelaire’in estetik üstüne yazılarım, Delacroix’mn günlüğünü, Diderot’nun Pa­ris’teki “Salon” sergilerini tanıtan notlarını okumuş olan Lhote 1910’da Paris’e gidince Drouet Galerisi’nde ilk resimlerini sergiledi. Bu sergi ilgi gör­dü. Lhote ile ilgilenenler arasında Alain-Fournier ve Andre Gide gibi ün­lü yazarlar da vardı. Ancak Lhote, bu ilk sergisinin açılışında bulunmak ye­rine, Louvre’da İtalyan primitiflerini incelemeyi tercih etmişti. O yıllarda Paris’te, daha önce Cezanne’ın öncü­lüğünü yaptığı kübist akım oldukça ge­nişlemiş, çok sayıda yandaş kazan­mıştı. Lhote, birkaç yıl sonra Montparnasse’da özel akademisini açtı. Günlük gazetelerde sanat sorunları üstüne yazdığı yazılar ve resimleriy­le, belli bir ad yapmış olduğundan, bu özel akademi kısa sürede öğrenciler­le dolup taştı. Dünyanın her yöresin­de, Paris’e resim öğrenmek için gelen­ler, Lhote Akademisi’ne yazılıyor ve ressam, kuramcı, eleştirmen hocanın bilgisinden yararlanmak istiyorlardı. Lhote, katıldığı ve savunuculuğunu üstlendiği kübist anlayışı uyguluyor­du atölyesinde. İkinci Dünya savaşı sırasında kısa süre eğitime ara veren bu akademi, savaşın sona ermesiyle, eski canlı görünümüne yeniden kavuş­tu. Lhote bir ara Kahire Akademisi’ni yeniden düzenlemek üzere Mısır hükümetinden çağrraldı. İlkçağ Mısır sanatmuı görkemli yapıtlarını yerin­de inceledi. 1954’te Mısır duvar re­simlerini konu alan bir kitap yayımla­dı. Ama sanat üstüne yazdığı kitapla­rın ilki, Seurat konusundaydı ve 1922’de yayımlandı. Bu kitabı, Traite du Paysage (Manzara Üstüne İnce­leme, 1939), Traite de la Figüre (Figür Üstüne İnceleme, 1950) gibi önemli ya­pıtları izledi. 1955’te Sanatlar Ulusal Büyük Ödülü’nü kazandı. Başlıca tab­loları arasında Rugby, Süslenen Kadın, Hasat, Avignon ‘dan Görünüş, Ai­le Yaşamı, vb. sayılabilir.

Andre Lhote Ve Çağdaş Türk Resim Sanatı

Andre Lhote adı, çağdaş Türk resim sanatı açısından da önem taşır. 1930 kuşağı olarak bilinen Türk ressamla­rının önemli bir bölümü ve onları izleyenler, Lhote’un kübist disiplini ta­nıttığı ve öğrettiği özel akademisinde, uzun ya da kısa süreli sanat eğitimi görmüşler, Türkiye’ye dönüşlerinde, bir süre bu eğitimin etkileri doğrultusunda yapıt vermişlerdir. İbrahim Çallı ve arkadaşlarının hocalığı altın­da Sanayii Nefise Mektebi’nde (Gü­zel Sanatlar Akademisi) sanat eğitim­lerini tamamlayan ve Paris’te Lhote Akademisi’ne yazılan ilk grup Türk ressamları arasında, Nurullah Berk ve Cemal Tollu uzun süre Lhote este­tiğine ve kübizme bağlı kalmaları bakımından ilk sırada yer alırlar. Nurul­lah Berk, 1933’te başladığı bu akademiye bir yıl devam etmiş, ama hoca­sının fikirlerini, 1947’de kitaplarını okuyarak, sanatını inceleyerek daha iyi anlamıştı. Lhote’un “plastik meta­forlar”, bu neden Nurullah Berk’i ve sanatını geniş ölçüde etkilemiş, son­radan girdiği Fernand Leger atölye­sinde bu etkiyi geliştirmişti (Ustalar­la Konuşmalar [1971] kitabında, Lho­te ile ilgili anılarını, izlenimlerini sı­cak bir dille anlatır). Cemal Tollu’nun Lhote Akademisi’ndeki eğitimi de ay­nı yıllara raslar. O da buraya bir sü­re devam ettikten sonra, aynı sanat anlayışını paylaşan başka atölyeler­de sanat eğitimini pekiştirmiştir. Eş­ref Üren, yaşamı boyunca büyük say­gı beslediği Lhote’un yanında, ken­di hesabına Paris’e gittiği 1928 yılın­da çalışmıştı. Halil Dikmen, Hamit Gö­rele, Edip Hakkı Köseoğlu gibi sanat­çıların Lhote yanındaki sanat eğitim­leri de bu yıllara raslar. 1928-1932 yılları arasında Paris’te bulunan Ze­ki Faik İzer, Lhote Akademisi’ndeki eğitimini tamamlayınca Friesz’in ya­nma geçmiş, ancak yurda dönüşünde kübist anlayıştan çok, soyut sanata il­gi duymuştur. Bedri Rahmi Eyüboğlu, 1932’de öğrenim amacıyla Paris’e ikinci gidişinde Lhote Akademisi’nde bir yü kadar çalışmıştı. Doğum tarih­leri Cumhuriyetin kuruluş yıllarına raslayan Neşet Günal ve Nedim Günsür ile Adnan Çöker gibi ressamlar, Lhote yanında çalışan son Türk res­samları kuşağıdır. Neşet Günal 1948’de, öğrenim programı gereği başladığı Lhote atölyesinde fazla kal­mamış, kuru ve cansız bulduğu bura­daki öğretim yöntemlerine, Leger atöl­yesini tercih etmiştir. Lhote’un ders­lerine izleyici olarak katılan Nedim Günsür de aşağı yukarı aynı yolu be­nimsemiş, Lhote estetiğini uygulamak yerine, Paris müzelerindeki büyük ressamları inceleyerek kendi kişiliği­ni geliştirmeye çalışmıştır. Akademi­de Zeki Kocamemi’nin öğrencisi olan Adnan Çöker ise 1955’te girdiği Lhode Akademisi’ndeki çalışmalarından sonra soyut-geometrik bir anlayışa yö­nelmiştir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.