Kriminoloji Nedir? Yöntemleri Nelerdir?

Suçların nedenlerini araştıran ve suç işlemeye yatkın kişilere ya da suç iş­lemiş kişilere karşı uygulanacak ön­leyici ya da iyileştirici nitelikteki yön­temleri belirleyen bilim dalı.

Auguste Contetan Cesare Lomboro’ya

XVIII. yy’m sonuna kadar, suç olayı­nın yalnızca, değişmez sandan iki kav­rama dayandığı kabul edilmişti: Yasa­ları çiğnemenin tehlikesi; yasalara karşı gelen kişinin ahlak açısından suçluluğu. Bu bakış açısı eskiden, ko­nuya eğilen her düşünce adamı tara­fından benimsenmişti. Kant, joseph de Maistre, Beccaria, Cousin ve sonra­ları klasik okul diye andan akımın ön­deri İtalyan Rossi suçluluğu bu biçim­de görüyorlardı. Ama, XIX. yy’m or­talarından başlayarak kriminoloji ko­nusundaki görüşler kesin bir evrim ge­çirdi. Bu da, kuşkusuz “toplumsal olayların incelenmesinde deneysel yöntemin uygulanmasını” savunan Auguste Comte sayesinde oldu. Onun ardından, çeşitli okulların, oluşmaya başlayan bu bilim dalına yeni yollar açtıkları görüldü.

Bu okulların en ünlüsü de İtalyan ponozin moleküllerine bağlanır. Bu de­polanmış enerji, tersinir tepkimeler sı­rasında bağların yavaş yavaş aktarıl­ması yoluyla her an kazanüabilir.Zitivist okulu oldu. Kurucusu, Cesare Lombroso’ya (Torino’da adli tıp pro­fesörüydü) göre, suçluluğun temel ne­denleri, suç işleyen kişilerin anato­mik, fizyolojik ve psikolojik yapdarındaki bozukluklarda aranmalıydı.Lombroso L ’Uomo delinquento (Suçlu Adam, 1876) adlı kitabında çeşitli suçlu tiplerini sergiledi: Doğuştan suçlıdar; akd hastası suçlular; alışkanlık­la suç işleyenler; raslantısal suçlular; tutkuları nedeniyle suç işleyenler. Lombroso, bu tipleri hastanelerde ve cezaevlerinde yaptığı gözlem ve incelemelerden sonra saptadı. Her suçlu­nun kendi anatomik, biyolojik, ruhsal ve fizyolojik öğeleri tarafından suça itddiğini söyleyen Lombroso iydeştirmesi olanaksız olan suçlu kişilerin top­lumun dışına atılması gerektiği sonu­cuna ulaştı, ama bu işlemin yalnızca toplumu savunmak ve öbürlerini iyileştirmek amacıyla yapdacağını belirtti. Lombroso, bu arada ceza yaptırımını (mileyyide) da reddetti. Yaptırım ona göre, “ahlaksızlık ve kefaret” kav­ramlarına fazla bağlı kalıyordu; oysa Lombroso suçlu insanın, dünyaya yaz­gısı belirlenmiş olarak geldiğine ina­nıyordu. Öğrencderi Ferri ve Garofa- lo, tam anlamıyla olmasa da aynı yo­ tepkime zinciri, çevrimin başında son ürünün (oksaloasetik asit), bir asetik asit molekülünün katkısıyla, yeniden kullanımı yoluylalu izlediler. Sonraları, Di Tullio ve Pende gibi İtalyan profesörleri de Lombroso’nun savlarına belli ölçüde önem vermişler, ama toplumsal orta­mın suç öğesi olarak yadsınamaz yö­nünü de dikkate alarak bu savlan yumuşatmışlardır.

Önce Belçika’da, Quetelet’in, ardın­dan da Fransa’da Tarde, Durkheim, Lacassagne, Saleilles ve Joly’nin tem­sil ettikleri Fransa-Belçika okulu, İtal­yan okuluna sistemli bir biçimde kar­şı koymaksızın, suç işlemenin öbür nedenlerini araştırmaya yöneldi. Bu okul, suçluluktaki kişisel öğelerin var­lığını yadsımaz, “suça eğilimler”i he­saba katar ve “suçlu tip” kavramını ortaya koymaktan çekinmez. Ama toplumsal çevrenin çok elverişli bir suçluluk kaynağı olduğunu kabul et­mektedir. Bu kriminoloji okulu, kötü­lüğe çare bulmak için toplumsal da­yanışmayla suçluluğun azaltılacağı görüşünü benimser.

Cezanın Suçluya Uyarlanması

Bu değişik savlara karşı koyarak ku­rulan pragmatik okul, kriminoloji so­rununu yeniden ele alıp verimsiz tartışmalardan kurtardı. “Pozitivistler”e yalnız suçlu insanı dikkate aldıkla­rı, “klasikler”e yalnız suç olgusuna önem verdikleri, “Fransız-Belçika” okuluna da suçluluğun egemen katalizatörü olarak toplumsal çevreye önem verdikleri için karşı çıkan pragmatik okula bağlı üç ceza hukuku pro­fesörü (HollandalI Van Hamel, Belçi­kalı Prins ve Alman Von Listz) 1889’da Uluslararası Ceza Hukuku Birliği’ni kurdular. Bu birlik, Birinci Dünya savaşından sonra, Uluslarara­sı Ceza Hukuku Derneği adını aldı. Krimonolojinin artık öbür okulların ileri sürdüklerinden, özellikle de pozitivistlerin ileri sürdüklerinden daha alçakgönüllü amaçları olması gerek­tiğine inanılıyordu. “En iyi ceza siyaseti,en iyi sonuçlar veren siyaset ol­duğundan”, kriminolojinin de her şey­den önce deneye dayanması gerekti­ği ileri sürülüyordu. Bu derneğin önemi, özellikle ceza işlemini yürütecek sorumluları, suç sorunu konusunda iyi bir bilinç edinmeye yönlendirmesiydi. Böylece ceza, artık değişmez basit bir ölçüye göre verilmeyecekti. Suç ve suçluyu ayrı ayrı ele alarak ceza yap­tırımını “suçlunun kişiliği”ne uyarla­mayı savundular.

Öte yandan, Yeni Toplumsal Savun­ma hareketi daha da ileri giderek, ce­zanın kişileştirilmesi gerektiğini, ceza­nın bir yaptırımdan çok bir iyileştir­me yöntemi olarak görülmesi gerekti­ğini ileri sürdü. Gerçekten de, ulaşılması gereken amaç, artık suçlunun ıs­lah edilip topluma yeniden kazandırılmasıydı.

Kriminolojini Yöntemleri

Bütün bilim dalları gibi, kriminoloji de birinci aşamada çözümleyici, ikinci aşamada bireşimci biçimde davranır. Çözümleyici yöntemler, gözleme daya­nır. Bu gözlemin iki yönü vardır: Soruşturu (anket) yoluyla suçlunun ya­şadığı toplumsal çevrenin incelenme­si; suçlunun kişisel etkenlerinin ince­lenmesi (kişi üstünde tıbbi, ruhsal ve psikiyatri açısında yapılan deneyler). Bireşimci yöntemlerse, çözümleyici yöntemlerin elde ettiği öğelerden kal­karak,kişiyi suça yönelten çeşitli et­kenleri incelemeye dayanır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.