5. Sınıf Sosyal Bilgiler Sözlüğü

5. Sınıf Sosyal Bilgiler Sözlüğü

A

adliye: Hukuk ve adalet işlerini gören devlet kuruluşları.
ahşap: Ağaçtan, tahtadan yapılmış.
aidat: Dernek, kuruluş, kulüp üyelerinin belli sürelerde, belli miktarlarda ödedikleri para.
akordion: Üstündeki düğmelere ve tuşlara basarak metal dilcikleri titreme yoluyla çalınan körüklü elde taşınabilir bir çalgı.
amele: Gündelikle çalışan işçi.
antik: İlk Çağdaki uygarlıklarla, özellikle eski Yunan ve Roma uygarlıkları ile ilgili olan.
asayiş: Bir yerin, düzen ve güvenlik içinde bulunması durumu.
aşar vergisi: Türkiye’de 1925 yılına kadar tarımsal ürünün onda birinin alındığı vergi.
atom: Birkaç türü birleştiğinde çeşitli molekülleri, bir tek türü ise bir kimyasal ögeyi oluşturan parçacık.
ayrıcalık: Başkalarından ayrı ve üstün tutulma durumu, imtiyaz.

B

bakraç: Çoğunlukla bakırdan yapılan küçük kova.
bale: Belli hafif figürlere, adım atışlara, çoğunlukla sahne düzenine ve müziğe dayalı gösteri türü.
barak: Gaziantep, Kahramanmaraş ve çevrelerine özgü bir çeşit türkü ezgisi.
bilim kurgu: Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan (film, roman vb.).
bor: Atom numarası 5, atom ağırlığı 10,8, yoğunluğu 2,45 olan, tabiatta bor asidi veya boratlar durumunda bulunan basit element.
bozlak: Orta ve Güney Anadolu’nun birçok bölgesinde bir türkü ezgisi.
börülce: Fasulyeye benzer bir bitki.
burç: Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı.
büyükelçi: Bir devletin başka bir devletteki en üst düzey temsilcisi.

C

cehalet: Bilgisizlik.
celal: Öfke, kızgınlık.
ceo: Büyük şirketlerin başyöneticisi
cereyan: Elektrik akımı.
cerrah: Ameliyat yapan uzman hekim, hariciyeci, operatör.
cübbe: Din adamlarının elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi.

Ç

çarşaf: Kadınların kullandığı ve baştan örtülen, pelerinli, eteklikli sokak giysisi.
çehre: İnsan yüzü.
çırak: Zanaat öğrenmek için bir ustanın yanında çalışan kimse.
çivit: Eskiden çivit otundan, bugün yapay yollarla elde edilen, mavi renkli, çamaşırın sarılığını gidermek için son yıkama suyuna karıştırılan toz boya.

D

dernek: Belirli ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için kurulan yasal topluluk, cemiyet.
destan: Tarih öncesi tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiir, epope.
dingil: Tekerleklerin merkezinden geçen ve taşıtın altına enlemesine yerleştirilmiş mil, eksen, aks.
dispanser: Sağlık ocağı.
döküm: Kalıba dökme işi ve bunun yapılış yöntemi.
döviz: 1. Herhangi bir konuyu tanıtma, duyurma, propaganda yapma amacıyla üzerine yazı yazılmış bez veya karton. 2. Yabancı para.

E

eksen: Çizgi.
elbasan tavası: Koyun ya da kuzu etiyle yapılan bir yemek türü.
enjeksiyon: İğne yapma.
ergin: Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş.
etik: Ahlaki, ahlakla ilgili.

F

fay: Kayaç kitlelerin bir kırılma düzlemi boyunca yerlerinden kayması, kırık.
fes: Eskiden şapka yerine kullanılan, kırmızı, kalın çuhadan yapılmış, tepesinde püskülü olan, silindir biçiminde başlık.
fesat: Karıştırıcı, ara bozucu (kimse).
figür: Bir dansı veya oyunu oluşturan, ölçülü adımlarla beliren zincirleme hareketlerden her biri.
fizik: Maddenin kimyasal yapısındaki değişiklikler dışında, genel veya geçici yasalara bağlı, deneysel olarak araştırılabilen, ölçülebilen, matematiksel olarak tanımlanabilen madde ve enerji olgularıyla uğraşan bilim dalı.

G

galaksi: Milyarlarca yıldızdan, yıldız kümelerinden, bulutsu ve gaz bulutlarından oluşmuş, Samanyolu gibi bağımsız uzay adası, gök ada.
gam: Tasa, kaygı, üzüntü.
gergef: Üzerinde kumaş gerilerek nakış işlemeye yarayan çoğu dikdörtgen biçimindeki çerçeve.
gramofon: Önceden özel bir madde üzerine kaydedilmiş sesleri, istenildiğinde tekrar eden alet, sesyazar.
güveç: Toprak bir kap içinde pişirilen ve genellikle et, sebze ağırlıklı yemek çeşidi.

H

ham madde: Bir ürün elde edilmesinde kullanılan temel bileşenlerin işlenip elde edilmesinden önceki durumu.
harman: Biçildikten sonra tahıl demetlerinin üzerinden düven geçirilerek tanelerin başaklarından ayrılması işinin yapıldığı yer.
hasat: Ürün kaldırma, ekin biçme işi.
hasılat: Ürün.
hijyen: Sağlığa zarar verecek ortamlardan korunmak için yapılacak uygulamalar ve alınan temizlik önlemlerinin tümü.
hilal: Ayın ilk günlerinde aldığı yay biçimi, ayça.
höşmerim: Tuzsuz taze peynir, nişasta, pirinç unu konularak yapılan bir tatlı türü.
höyük: Tarih boyunca türlü nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan ve çoğu kez içinde yapı kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe.

I

ırk: Kalıtımsal olarak ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu.

İ

icraat: Yapılan işler, çalışmalar, uygulamalar.
iflas: Borçlarını ödeyemediği mahkeme kararı ile tespit ve ilan olunan iş adamının durumu, batkı, batkınlık, müflislik.
ihtilas: Bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma.
iltimas. Haksız yere, yasa ve kurallara uymaksızın kayırma, arka çıkma.
istatistik: İlkelerini olasılık kuramlarından alarak eldeki verileri grafik ve sayı biçiminde değerlendirmeye dayandıran matematiğin uygulamalı dalı, sayım bilimi.
istismar: Birinin iyi niyetini kötüye kullanma.

J

jeotermal: Yer kabuğunun iç kısımlarında ısınan sıcak su veya bunlardan elde edilen enerji.

K

kabir: Mezar, sin.
kabotaj: Bir ülkenin iskele veya limanları arasında gemi işletme işi.
kamp: Çadır, baraka vb. eğreti araçlardan oluşturulan konak yeri.
kampanya: Tüketiciyi özendirmek için belli sürelerde düzenlenen indirimli veya taksitli satış.
kanyon: Bir akarsuyun kalkerli bir alanda oyarak oluşturduğu, bir kıvrımı keserek iki yandaki çukurlukları birleştiren, dar ve boğaz biçimindeki vadi, dar boğaz, kapuz, kısık, klüz.
kaplıca: Sıcak su çıkan yer.
kara saban: Toprağı sürmede kullanılan ilkel bir tarım aracı.
katalog: Kitaplıktaki kitapları veya belli bir daldaki gereçleri, nitelikleri bakımından tanıtmak, arandıklarında bulunmalarını sağlamak amacıyla, yer numaraları belirtilerek hazırlanmış kitap, defter veya fişten oluşan bütün.
kerpiç: Duvar örmekte kullanılmak için kalıplara dökülüp güneşte kurutulmuş saman ve balçık karışımı ilkel tuğla.
kiler: Evlerde yiyecek, içecek ve erzakın saklandığı oda, ambar veya dolap.
kimya: Maddelerin temel yapılarını, birleşimlerini, dönüşümlerini, çözümleme, birleşim ve üretim yöntemlerini inceleyen bilim.
klima: Soğuk veya sıcak hava vererek kapalı bir yerin havasını değiştiren elektrikli araç, iklimleme cihazı.
kongre: Bir kurum ya da kuruluşun gündemindeki sorunları, temel konuları konuşmak ve yeni kurullar seçmek üzere belli sürelerle veya gerektikçe yaptığı genel toplantı.
konsorsiyum: Şirketler birliği.
kooperatif: Üreticilerin, aracıyı ortadan çıkararak ürünlerini daha iyi şartlarda pazarlamak için kurdukları ortaklık.
kostik: Hayvan ve bitki dokularını yakan, aşındıran.
krom: Atom numarası 24, atom ağırlığı 52,01, yoğunluğu 6,92 olan, 1514 °C’de eriyen, ısıya dayanıklı, havada oksitlenmeyen bir element.
kronik: Uzun zamandan beri süren, uzun süreli olan (hastalık), müzmin, kronik, akut karşıtı.
kudret: Güç, erk, erke, iktidar.
kurs: Resmî ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranış kazandırmak amacıyla düzenlenen derslere dayanan ve belli bir süresi olan eğitim etkinliği.
kuşburnu: Çalılık ve ormanlık alanlarda yetişen, soluk pembe renkte çiçekler açan bir ağaç ve bu ağacın meyvelerinden yapılan bir tatlı türü.
kümebaşı: İzcilikte en küçük birliğin başında bulunan kişi.
künefe: Sıcak yenilen, peynirli bir tür tel kadayıf.

L

Latin: Güneybatı Avrupa Katoliklerinin topluca adı.
linyit: Birleşimindeki karbon oranı % 60-70 olan, kahverengi veya siyah kömür.
logo: Bir kurum veya kuruluşun kendine seçtiği, bazı ticaret eşyası üzerine konulan, o eşyayı üreten veya satanı tanıtan resim, harf vb. özel işaret.
lösemi: Kan kanseri.

M

marmelat: Şeker karıştırılarak pişirilmiş meyve ezmesi.
medeni: Kentlileşmiş, kırsallıktan kurtulmuş, uygar.
meftune: Patlıcan ve koyun etiyle yapılan Güneydoğu Anadolu’ya özgü yöresel bir yemek

menderes: Bir akarsu yatağının az eğimli koyak tabanlarında ve ova düzlüklerinde “S” harfine benzeyen kıvrım.
menfaat: Dolaylı bir biçimde elde edilen kazanç, çıkar, yarar.
menzil: İki konak arasındaki uzaklık.
mercan: Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan.
mesire: Gezinti yeri, gezilecek yer.
mezhep: Bir dinin görüş, yorum ve anlayış ayrılıkları sebebiyle ortaya çıkan kollarından her biri.
miladi takvim: Hz. İsa’nın doğduğu günü başlangıç kabul eden, Dünya’nın Güneş etrafındaki dönüşünü esas alan takvim.
misal: Örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek.
muasır: Çağdaş.
müessese: Kurum.

N

naaş: Ölen insanın vücudu, ceset.
nakış: Genellikle kumaş üzerine renkli iplikler veya sırma ve sim kullanarak elle, makineyle yapılan işleme, el işi, ince iş.
nesil: Yaklaşık yirmi beş, otuz yıllık yaş kümelerini oluşturan bireyler öbeği, göbek, batın, kuşak.

O

oda: Serbest meslek adamlarını içinde toplayan resmî birlik.
opera: Sözlerinin bütünü veya çoğu şarkılı olarak söylenen müzikli tiyatro eseri.
oymak: İzcilikte küçük birlik.
oymakbaşı: İzcilikte küçük birliğin başında bulunan kişi.

P

pankart: Toplantı ve gösterilerde taşınan, üzerinde benimsenen amacın birkaç sözle gösterildiği karton veya bezden levha.
pansuman: Yara temizliği ve bakımı.
papirüs: Eski Mısırlıların Nil kıyılarında yetişen, sürüngen, çıplak saplı, otsu bir bitkiden yapılan kâğıt.
parşömen: Yazı yazmak, resim yapmak için özel olarak hazırlanan deri, tirşe.
peçe: Kadınların sokakta yüzlerine örttükleri ince siyah örtü, nikap.
platform: Bir siyaset programında, dayanılan düşünce veya düşüncelerin tümü.
poliklinik: Hastalıkların ön tanılarının ve hastaların ayakta tedavilerinin yapıldığı klinik.
polonyum: Atom numarası 84, atom ağırlığı 210 olan, ilk radyoaktif element.
poster: Bilimsel toplantılarda panolara asılan kısa bildiri.
poşu: Kenarları saçaklı ipek, pamuk, yün vb.nden yapılmış bir başörtüsü türü.
potansiyel: Gizli kalmış henüz varlığı ortaya çıkmamış, gizil.
prensip: Temel düşünce, temel inanç, umde, ilke.
program: Yapılacak bir işin bölümlerini, bölümlerin sırasını ve zamanını gösteren tasarı, yetişek.

R

referans: Araştırma ve incelemede yararlanılan belge, kaynak.
resif: Su düzeyindeki sıra kayalar.
roro: Araç taşımacılığı yapan bir gemi türü.

S

sac: Çatılarda kullanılan ince metal levha.
sarık: Sarılarak meydana getirilen başlık.
saz: Genellikle su kıyılarında, bataklık yerlerde yetişen ince, açık sarı renkli kamış.
sebatkâr: Bir işi yılmadan sonuna kadar götüren, direşken.

seminer: Bir konu ile ilgili bilgi vermek ve bu bilgiler üzerinde tartışmak amacıyla birkaç yetkilinin yönetimi altında düzenlenen toplantı.
senato: Üniversite yasasına göre seçilen ve rektör başkanlığında toplanan yüksek karar organı.
sendika: İşçilerin veya işverenlerin iş, kazanç, toplumsal ve kültürel konular bakımından çıkarlarını korumak ve daha da geliştirmek için aralarında kurdukları birlik.
sermaye: Bir ticaret işinin kurulması, yürütülmesi için gereken anapara ve paraya çevrilebilir malların tamamı, anamal, başmal, kapital, meta, resülmal.
serum: Hücre yenilenmesini hızlandıran, deriyi besleyen, su kaybını, cildin solunumunu ve doğal savunmasını kuvvetlendiren sıvı.
sıla: Gurbetteki bir kimse için doğup büyüdüğü ve özlediği yer.
sınıf: 1. Öğrencilerin yıllık öğrenime göre ayrıldıkları bölümlerden her biri. 2. Bir toplumda, aynı görevi yapan, aynı yararı sağlayan, aynı şartlarda yaşayan büyük insan grubu.
sinerji: Bir işi yapmak ve sonuçlandırmak için varılan ortak istek, güç.
sonda: Vücudun içinde birikip dışarı atılamayan sıvıyı çekmek veya vücuda sıvı vermek için kullanılan araç.
spiker: Radyo ve televizyonda programları, haberleri sunan kimse.

Ş

şalvar: Genellikle ağı çok bol olan, bele bir uçkurla bağlanan, geniş bir pantolon türü.
şirket: İki veya daha çok kimsenin iş yaparak kazanç elde etmek için birleşmeleri.

T

tablet: Eski medeniyetlerden kalma, pişmiş veya güneşte kurutulmuş kilden yapılmış, üzerinde çivi yazısı ile metin yazılı belge.
tahsis: Bir şeyi bir kimseye veya bir yere ayırma.
takke: İnce kumaştan dikilmiş veya ipten örülmüş, çoğunlukla yarım küre biçiminde başlık.
taksirli: Kusurlu.
tamah: Açgözlülük.
tansiyon: Kan basıncı.
tantuni: Kuşbaşından daha küçük et parçalarının soğan, biber, maydanoz, domates vb. ile bir sac üzerinde pişirilmesi sonunda hazırlanan kebap türü.
tapınak: İçinde ibadet edilen, tapınılan yapı, mabet, ibadethane, ibadetgâh.
taviz: Uzlaşmaya varabilmek için hak, istek veya savlarının bir bölümünden, karşı taraf yararına vazgeçme, ödünleme, ivaz.
tayyare: Uçak.
temas: Buluşup görüşme, ilişki kurma, münasebet.
termal: Sıcak kaplıca suyu.
teşebbüs: Girişim, girişme.
tüccar: Ticaret yapan, ticaretle uğraşan kimse, tacir.
türbin: Su, buhar, gaz gibi herhangi bir akışkanın hareket enerjisiyle ve birtakım özel düzenler yardımıyla dönerek çalışan araç.

U

uranyum: Atom numarası 92, atom ağırlığı 238,03, yoğunluğu 18,7 olan, 1800 °C’ye doğru eriyen, demir görünüşünde, nükleer enerji elde etmede kullanılan bir element.

V

vakıf: Bir topluluk veya bir kimse tarafından bırakılan mülk ve paranın idare edildiği kuruluş.

Y

yaptırım: Kanun, ahlak gibi kurumların buyruklarının yerine getirilmesini sağlama, müeyyide.

Z

zimmet: Bir kimsenin yasal olmayan yollardan üzerine geçirip ödemeye zorunlu olduğu para.
zümre: Topluluk, takım, grup, camia.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.