Ahilik Nedir? Ahilik Sisteminin Özellikleri Nelerdir?

Ahilik Nedir? Ahilik Sisteminin Özellikleri Nelerdir? Adını Arapça, “kardeşim” anlamına gelen “ahi” veya “cömert” anlamına gelen Türkçe “akı” sözcüğünden alan, Anadolu Selçukluları ve Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde yaygınlık kazanan esnaf örgütü. Kökü Orta Asya’ya kadar uzanan ahiliğin tasavvufdaki “fütüvvet”le ahlak ve dünya görüşü bakımından yakınlığı bulunduğu muhakkaktır. Ahiliğin Anadolu’daki temeli, Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya gelen Horasanlı esnaf ve zanaatçılar arasında bulunan “Baba ilyas tarafından atılmıştır. Ahiliği 13. yüzyılda ilk kez bir kurum halinde gerçekleştiren Ahi Evran’dır. Ahi Evran, bu kurumun etkinliği yoluyla Anadolu’ya gelen esnaf ve sanatkarları bir araya getirmiştir.

Ahi Evran, kurumun sürekliliğini sağlamak amacıyla ahiliği tekke ve zaviyelere bağlamışsa da, buralarda yaşayanlara alın teriyle geçinmek ilkesini getirmiş ve bunun öğretimine öncelik tanınmıştır. Bu tasavvufi örgütlenmeyi göz önünde tutan bazı yazarlar, ahiliği, Abbasi halifesi Nasır döneminde (1180-1225) kurulan fütüvvet örgütünün Anadolu’daki uzantısı olarak görmüşlerse de, ahiliğin ilke, kural, tören ve örgütlerini toplayan kitaplara da fütüvvetname denilmekle beraber, iki örgüt arasında tarihi ve organik bir ilişki bulunduğu kanıtlanamamıştı. Köylere kadar yayılmış olan bu örgütün temel ilkesi yardımlaşma ve toplum düzenini korumadır. Bir meslekte çalışmak isteyenlerin, o mesleğin ahi zaviyesine bağlanması zorunluydu. Bir meslekte çalışmak isteyen önce çırak olur, daha sonra kalfa ve usta düzeyine yükselerek sanatında yükselirdi. Yeni çırak, meslekte yükselmiş bir ustayı “ata ahi” seçerdi, kalfalardan ikisini de “yol kardeşi” seçerdi, bu şekilde zaviyeden üç kişinin gözetiminde ve denetiminde çalışmasını sürdürürdü. Ahi zaviyelerinde müderrisler ve kadılar tarafından programa bağlı, düzenli dersler verilirdi. Okuma yazma bilmeyen kalmadığı gibi, hat, tezhib, müzik gibi güzel sanatlar dallarına da öğretim olarak önem tanınırdı. Kalfalar, mesleklerinin yanında ata binme, kılıç kullanma, ok atma gibi askerlikle ilgili alanlarda da beceri kazanırlardı.

Ahilerin özel giyim biçimleri vardı. Üstlerine hırka, başlarına üstüne sarık sarılı beyaz külah, mest biçimi ayakkabı giyerlerdi. Bütün merkezlerdeki ahi babalarının atamaları ve azilleri Kırşehir’deki şeyhülmeşayih (şeyhlerin başı) tarafından onaylanırdı. Bu şeyhülmeşayih, ahi örgütünün başkanıydı. Her yıl Anadolu’dan ayrı olarak, Rumeli’nin en uzak çalışma yerlerine kadar da giden nakipler ve halifeler yerel ahi örgütlerinin durumlarını denetler, yeni taliplere, kalfa ve ustalara peştemal kuşatır, yeni dükkan ve tezgah sahibi olmak isteyenlere uygun gördükleri takdirde ruhsat verirlerdi.

Kazançta belirli topluluklar biçiminde ortaklık, alım satım işlerinde birlikte hareket, özellikle kalitede standartlaşma ahililikte temel ilkelerdi. Ahiler bozuk ve çürük mal satmaz, aksine davrananlar meslekten dışlanırdı. Aralarındaki öz denetim, fiyatların konulan narhın dışında gelişmesini önlerdi.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda ahiler de gayret göstererek katkıda bulunmuşlardır. Osman Gazi’nin kayınbabası Edebali, ahi şeyhiydi. Osman Gazi’nin silah arkadaşlarıyla oğlu Alaeddin Bey bu örgüte bağlıydılar. İlk askeri kuruluş olan yaya ordusu ahilerin üniformasını taşıyordu. Devletin güçsüz düştüğü devrelerde ahiler yönetimi üstlenerek boşluğu doldurmakta yardımcı oluyorlardı. 15. yüzyılın ilk yarısındaki Fetret döneminde Ankara’da 10 yıla yakın bir zaman yönetimi ellerinde tutmuşlardı.

17. yüzyıldan sonra ahi örgütü loncalara dönüşmeye başladı. 1727’den itibaren ustalık ve gedik deyimleri esnaf örgütünde etkinlik kazandı. Gediği olmayan zanaat ve ticarette faaliyet göstermek imkanından yoksun duruma düştü. 18. yüzyıldan sonra loncalar da iç ve dış ekonomik değişikliklerin etkisiyle işlevlerini yitirme sürecine girdiler. Meşrutiyet döneminin getirdiği yenilikler de son canlılıklarını kaybetmelerine neden oldu, özet olarak, ahilik kendisinden önceki kurumların değerlerini korumakla beraber bunlara ekonomi alanında dinsel ahlaki yönler getirmiştir ve bu sebeple önemlidir. Ahi birlikleri ekonomik işlev olarak tam yansıtmasa da günümüzde kooperatif, sendika, sigorta ve bankaların yürüttükleri işleri üstlenmiş, İslam iş ahlakının yaygınlaşmasında çaba gösteren kuruluş olarak dikkati çekmiştir. Selçuklu ve Osmanlı toplumları bu bakımlardan bir derli topluluk görüntüsü vermişlerdir. Gelenekleri bugün de Anadolu’da imece, yaran meclisi ve sohbeti şeklinde yaşamakta olan ahi birliklerinin varlığına 1925 yılında resmen son verilmiştir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.