Bedri Rahmi Eyüboğlu Hayatı Sanatı ve Eserleri

Bedri Rahmi Eyüboğlu, Türk ressamı ve ozanı (Görele, 1911- İstanbul, 1975).

Trabzon Sultanisi’nde orta öğrenim gören Bodri Rahmi Eyüboğlu’nun, re­simle ilk bağlantısı Zeki Kocamemi’ nin 1927 yılında bu okula resim öğretmeni olarak atanmasıyla baş­ladı. Hem Zeki Kocamemi’nin, hem de okul müdürü Şerif Bey’in etkisiyle, İstanbul’a gelerek Güzel Sanatlar Akademisine kaydını yaptıran Bedri Rahmi Eyüboğlu, ilk resim derslerini Nazmi Ziya’dan aldı; daha sonra İbrahim Çallının yanında bir süre çalıştı, iki yıl süren öğrenim­den sonra, okulu bitirmeden 1931’de Fransa’ya giderek müzeleri gezdi ve Gauguin’den bir kopya yaptı. O sıra­larda Fransa’da öğrenim gören ağa­beyi Sabahattin Eyüboğlu’nun bursundan yararlanarak gittiği bu ilk geziyi, 1932’de öğrenim amacıyla git­tiği ikinci gezi izledi. Paris’te Andre Lhote’un atölyesinde bir yıl kadar çalışmalarını ilerleten sanatçı, bu kentte,1936 yılında yaşamını birleşti­receği Romen asıllı Ernestine’le (Eren Eyüboğlu) tanıştı. 1933’te İstanbul’a dönünce, yarım kalmış olan Akademi öğrenimini bıraktığı yerden sürdür­dü.1934’te yol inşaatı konulu diploma yarışmasında üçüncü oldu; 1936’da yeniden Akademinin diploma yarış­masına katılarak, Hamam adlı kom­pozisyonuyla birinciliği kazandı. Doğu sanatının yüzey süslemesine dayanan geleneğine ilgi duydu ve Matisse, Dufy gibi ressamların yapıt­ları ile bu köklü gelenek arasında, kişiliğine katkıda bulunacak geçişler aradı.

D Grubunun sergilerine katılan, eşi­nin yardımıyla Bükreş’te bir sergi düzenleyen, 1936’da Moskova’da düzenlenen Çağdaş Türk Sanatı ser­gisine resim veren Bedri Rahmi Eyü­boğlu, 1937’de Akademi’de, bu kurumdaki sanat eğitimini yeniden düzenlemek göreviyle gelmiş olan Fransız Leopold Levy’nin yanında görev aldı. İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nin çekirdeğini oluşturan 1936’daki 50 Yıllık Türk Sanatı Sergisi’ne, 1939’da da ilk Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne katıldı (bu sergide üçüncülük ödülünü elde etti). Sonradan düzenli olarak katıl­dığı bu sergilerin 4.’sünde ikincilik, 33. sergideyse birincilik ödülünü kazandı.

Yurt gezileri programı çerçevesi içinde 1938’de Edirne’ye, 1942’ de de Çorum’a gitti. 1940 yıllarında resmin yanı sıra, duvar uygulamala­rına, 1950 yıllarındaysa mozaik çalış­malarına yöneldi. Ayrıca Ankara ve İstanbul’da kişisel sergiler açmaya başladı. 1943’te Ortaköy’de Lido yüzme havuzu için ilk duvar resmi çalışmasını yaptı. 1947’de Asmalı- mescit Balyoz Sokakta, adını taşıyan özel bir atölye ve galeri oluşturdu, 1950’de Ankara’da geniş bir sergisi düzenlendi ve aynı yıl üçüncü kez Paris’e gitti. 1955’te yeni Meclis için gerekli resimleri seçecek kurulda, İbrahim Çallıyla görev yaptı. 100 res­samın 208 yapıtıyla 5 Mayıs 1956’da Ankara Sergievi’nde açılan sergi, aynı gün olaylı bir biçimde kapatıldı. 1958’de Uluslararası Brüksel Fuarı için 272 m2’lik bir mozaik pano yapa­rak büyük ödülü kazandı. Bir yıl sonra Paris’teki Nato binası için günümüzde Brüksel’de bulunan 50 m2 büyüklüğündeki bir pano daha ger­çekleştirdi. 1960 ve 1961’de iki kez eşiyle A.B.D’ne gitti. 1969’da Sao Paulo’da onur madalyasjukazandı. Ölümünü izleyen yil, 1976’da Ankara’da bütün dönemlerini içeren “Yaşayan Bedri Rahmi” adlı büyük bir sergisi düzenlendi.

Bedri Rahmi Eyüboğlu Sanatı

Bedri Rahminin 1930’lardanbaşlaya­rak ölümüne kadar, aralıksız ve yoğun biçimde sürdürdüğü çalışma­ları, hem çağdaş yaratma olayının coşkulu zenginliğini, hem de halk sanatının bir yapıta temeltaşı olabile­cek yöresel değerlerini içerir. Kilim­den heybeye, çoraptan yazmaya varıncaya kadar, halk el işlemeciliği­nin tükenmez bir kaynak oluşturan çok yönlü birikiminden hareket etmek, Bedri Rahminin sanatı için, sonraki kuşakları da derinden etkile­yen bir tür ilke anlamı kazanmıştır. Halk sanatı, ona göre az şeyle çok söz anlatmanın sanatıdır (Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun kendine usta olarak seçtiği Matisse, Dufy, Van Gogh gibi ressamlar da Doğu sanatının bu ince­liğini keşfetmiş sanatçılardı; onların çağdaş anlamlı yapıtlarında, Doğu geleneği Bedri Rahmi’yi derinden etkileyen bir çekicilik kazanmıştı). Daha sonraki yıllarda halk sanatının, Bedri Rahmi Eyüboğlu’nu özgün bir resim dünyasının yaratıcı odaklarına çekmiş ve ona tükenmeyen bir yaratma gücü kazandırmış olmasına karşın, sanatçı, halk kaynağına ve folklor ürünlerine, olduğu gibi ya da değiştirilerek aktarılacak bir model gözüyle bakmamış, bu nedenle de hazır reçetelerden kaçarak, yaratıcı etkinliğe her şeyin önünde yer vermiştir.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun sanatı üç dönem içinde değerlendirilebilir. 1950’ye kadar süren birinci dönem çalışmaları, Matisse, özellikle de Dufy etkilerinin yoğunlaştığı arayış­ları içerir. Yurt doğası bu resimlerde önemli bir yer tutar. 1950-1960 yılları arasını kapsayan resimlerinde, halk motiflerinin çağdaş bir resim diliyle yorumlandığı, soyutlayıcı öğelere öncelik tanındığı görülür. Başlıca özelliği geometrik bir üsluplaştırma olan bu dönemde, sanatçının başlıca kaygılarını, figürleri biçimbozma yöntemiyle değiştirmek, yüzey res­minin olanaklarını genişletmek ve süsleyici öğeleri özgün bir eğilimle bütünleştirmek oluşturmuştur. 1960’ tan ölümüne kadar süren son dönem çalışmalarındaysa, resim araç ve gereçlerinin sınırlarını zorladığı bir dizi çalışma ortaya koymuştur. Belli bir konu çevresinde çalışmalarım genişlettiği, bir alanı tüketmeden bir yenisine yöneldiği, coşkulu bir anla­tımı sanatına merkez yaptığı bu dönem, aynı zamanda da sınırsız duyarlığının seçkin örneklerini içermektedir.

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun özel ve resmî pek çok koleksiyona dağılmış olan yağlıboya, guvaş, suluboya, desen, tarama, baskı, taslak türün­deki değişik teknikleri kapsayan yapıtları, çağdaş Türk resminde, kay­nağa ve özgün arayışlara dönük kuşaklar için, yeni bir atılımın ilk örneklerini oluşturur.

OZANLIĞI VE YAZARLIĞI

Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun resimle­rindeki bakış açısı ve tekniği, şiirle­riyle koşutluk gösterir. Bu niteliğiyle, aşağı yukarı bütün şiirlerinde, kendi­ne özgü bir şiir dili oluşturmuştur.îlk şiirini (“Bir Damla Su”) 1928’de Muhit dergisinde yayımlayan Bedri Rahmi Eyüboğlu, çağdaş Türk şiiri­nin, biçimsel özgürlüğe ve halk kültü­rüne yönelen ozanları arasında, özellikle halk şiirinden ve dilinden aldıklarını kişiselleştirebilmesiyle seçkinleşir. Şiirlerinde yaşama sev­gisi, doğa, bazen belirgin bir duyarlı­ğın, bazen de yerginin temellen­dirdiği bir gerçekçilikle işlenir. Bedri Rahmi Eyüboğlu, gündelik dildeki folklor değeri taşıyan sözcük­leri,kalıp sözleri, halk şiirindeki ano- nimleşmiş deyişleri, dizeleri çoğu kez hiç değiştirmeden almasına karşılık, bunları kendi şiir diliyle de kaynaş­tırmayı başarmıştır (bu özellik şiirle­rindeki anlatımın en belirgin yanıdır). Öte yandan, şiirlerindeki zengin imgeler, özellikle kullandığı sıfatlarda belirginleşen bir renk anla­yışının yardımıyla, şiirde resim duy­gusunu yaratır. Biçim bakımından serbest olan şiirlerinde uyak kullan­mayı seven bir ozan olan Eyüb­oğlu’ nun, imgelerini, uyakların rastlantısallığına bağladığı söy­lenebilir.

Denemelerinde de yalın, aydınlık bir dil ve anlatımla, sanat ve yaşam sorunlarını ele almış olan sanatçının, ayrıca gezi yazıları, fıkraları ve öykü­leri de vardır.

Bedri Rahmi Eyüboğlu Eserleri

Şiir: Yaradana Mektuplar (1941); Karadut (1948); Tuz (1952); Üçü Bir­den (ilk üç kitap bir arada, 1953); Dördü Birden (ilk üç kitap ve yeni şiirler, 1956); Karadut 69 (bütün şiir­leri ve yeni şiirler, 1969); Dol Kara Bakır Dol (bütün şiirleri ve yeni şiir­ler, 1974); Yaşadım (kendi desenle­riyle, 1977).

Gezi ve deneme: Canım Anadolu (1953); Tezek (1975); Delifişek (1975); Resme Başlarken (1977).

KARADUT

Karadutum. çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebâlimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.