İskandinavya bölgesi hakkında bilgiler

Kuzey Avrupa’da bölge.

İskandinavya bölgesi devletleri İs­veç, Norveç ve Danimarka’dır; bu ül­kelerin halkları da aynı köke bağlanır ve Germen öbeğinin İskandinav alt öbeğine ilişkin dilleri konuşurlar. Yal­nızca dilsel ve etnik açıdan bir bütün oluşturan İskandinavya, Finlandi­ya’yı kapsamaz; çünkü coğrafi ve ik­tisadi açıdan benzerlikler sunan bu ülke, nüfusun bileşimi açısından farklılık gösterir. Günümüzde üç ba­ğımsız devlet olan İsveç, Norveç ve Danimarka, yüzyıllar boyunca ikili birleşmelerle (Danimarka-Norveç; İsveç-Norveç) ve hatta üçlü birleşme­lerle (Kalmar Birliği) birbirlerine bağlanmışlardır.

Norveç'te Borgund'da 1150'de yapılmış bir stavkirke

Norveç’te Borgund’da 1150’de yapılmış bir stavkirke

Denizin Varlığı

Botten körfezini Baltık denizinden ayıran kıstakla yalıtılmış olan ve 1900 km uzunluğunda bir alana yayı­lan İskandinavya, dörtte biri Kuzey kutup çemberinin ötesinde kalan 817.000 km2’lik bir alan kaplar; genişliği Bergen ile Stockholm arasında 700 km’ye ulaşır; ama Alman sınırında 50 km’yi geçmez; denize olan kıyıla­rının uzunluğu 35.000 km’dir: Botten körfezi ve Baltık Denizi, Skagerrak ve Kattegat, Kuzey Denizi, Atlas Okyanusu ile Kuzey Buz Denizi, İskandi­nav yarımadasını her yandan çevire­rek kıtadan uzaklaştırır; yarımada­nın bu özelliği de İskandinavya halk­larının denizcilik alanında ustalaş­malarını sağlamıştır.

Birinci Zaman’ın başlangıcında peneplenleşmiş, Prekambriyen’den kalma çok eski bir toprak olan İskan­dinavya kalkanı, gnays, mikaşist, granitten oluşmuş ve Kaledonyen kıvrımlarla gençleşmiştir; bunun so­nucunda da İskandinav Alpleri orta­ya çıkmış, bunlar daha sonra Birinci Zaman’ın bitiminde peneplenleşmiş, Üçüncü Zaman’da da gençleşmişlerdir. İkinci ve Üçüncü Zaman’lar boyunca, bir tortul örtüsü güneyde İskandinavya kütlesini çev­releyen denizlerin dibinde toklanmış ve eski billurlu kayaçları yer yer örte­rek Skane ve Danimarka’daki arazile­ri oluşturmuştur.

Dördüncü Zaman’da iklimin soğu­ması, dev bir buzulun oluşmasına yol açmış, 2.000 ile 3.000 m kalınlı­ğında olan bu iç buzul (inlandsis) ülkenin bütününü kaplamış ve giderek Kuzey Avrupa ovalarına yayılmıştır. İklim değişikliklerine bağlı olarak birbiriyle almaşan buzullaşma ve buzullararası evrelerinin ritmine göre ilerleyip gerileyen bu iç buzul, sirkler ya da tekne biçiminde vadiler (Nor­veç) oyarak veya buzultaşlar yığarak (Danimarka, İsveç) yarımadanın bü­tün bölgelerine damgasını basmış, birçok gölün oluşmasına yol açmış­tır. İç buzulun erimesinden sonra bu büyük kütlenin ağırlığından kurtu­lan taban, gözle görülür bir biçimde yükselmiştir. Hareket henüz tamam­lanmamıştır; güneyde pek belirgin değildir (Kopenhag’da yüzyılda 10 cm); kuzeydeyse daha geniş çaplıdır (Botten körfezinin tabanında yüzyıl­da 1 m); burada daha kaim olan bu­zul, ağırlığını daha çok duyurmuştur. İskandinavya’nın hareketli geçen je­oloji tarihi, engebelerin eklemlenme­sini ve görünümlerin çeşitliliğini göz­ler önüne serer. Batıda İskandinavya Alpleri yükselir, bunların en yüksek tepeleri Norveç’te Galdhöpiggen’de 2.648 m’ye, Glittertind’de (jotunheimen’de) 2.462 m’ye, İsveç’te Kebnekaise’de de 2.125 m’ye ulaşır; bu böl­geler, sürekli karların ve buzulların alanıdır. Dağ, sarp bir biçimde Atlas Okyanusu’na egemendir.

Buna karşılık, doğuda basamaklar ha­linde dizilmiş olan yaylalar (fjeld’ler) derin vadilerle yarılmışlardır ve Baltık denizine doğru tatlı bir eğimle iner­ler. Güneyde yer yer göllerle (Vânern gölü, Vâttern gölü) kaplı ovalar uza­nır; arazideki birkaç engebeyse buzultaş tipi tepelerden oluşur.

Engebelerin bakışımsızlığına kıyı bi­çimlerinin karşıtlığı denk düşer: Nor­veç toprakları fiyortlar bölgesini, de­niz suları altında kalan ve son dere­ce dallanıp budaklanmış olan uçsuz bucaksız buzul vadilerini (Sogne Fjord: 183 km; Trondheimsfjord: 124 km) oluşturur. Danimarka ve İsveç’in kıyıları da aynı biçimde girinti ve çıkıntılarla oyulmuştur, ama bu kıyılar daha alçaktır. İsveç’in doğusunda, Baltık kıyısı, su üstünde kalmış buzultaş tepelerinin oluşturduğu binlerce adacıkla ve Aland, Gotland, Öland, Bornholm adalarıyla, Danimarka’day­sa jutland, buzul kökenli bir küçük ka­nallar örgüsüyle birbirinden ayrılmış adalarla çevrilidir.

Kutup Geceleri ve Çok Uzun Gündüzler

Üstünde yer aldığı enlem gereği İskan­dinavya’da soğuk ve kar yağışlı geçen kış aylarında, geceler çok uzundur. Kuzey Kutup çemberinin ötesindeyse bu geceler yerlerini altı ay süren ku­tup gecesine bırakır; yaz aylarında da bu olayın tersi olur, çok uzun gündüz­lerle son derece kısa ve aydınlık ge­celer birbirini izler. Kutup çemberinin ötesinde, gece yarısı güneşiyle aydın­lanan ve 13 Mayıs ile 30 Temmuz ara­sında Kuzey burnundan görülebilen altı aylık gündüzler başlar. Batıdan doğuya doğru belirginleşen iklim farklılıkları göze çarpar: Atlas Okyanusu’nun etkisiyle Norveç kıyılarında kışlar daha yumuşak geçer (Bergen’ de ocak ayında 0,7°C), bu kıyılara, ay­rıca İskandinavya Alpleri’ni döven batı rüzgârlarının getirdiği bol yağış da düşer (Bergen’de soğuk mevsimde yıllık en yüksek yağış 2.037 mm); bu dağların doğusunda iklim karasal bir görünüm kazanır; Stockholm’da ocak ayı sıcaklığı -6,5° C’tır; özellikle yaz aylarında (temmuz ayında 18°C) dü­şen yağış miktarı 553 mm’dir.

Ormanlar Ülkesi

İskandinavya ülkelerinde egemen bit­ki örtüsünü ormanlar oluşturur, Nor­veç’te ormanların dağılımı yüksekliğe, İsveç’te de enleme göre farklılık gös­terir; Danimarka’daysa orman örtü­sü, açılan tarlalar sonucunda giderek kaybolmuştur.

Genellikle, meşe ve gürgen ağaçları güney bölgelerde yetişir, kuzeye doğ­ru bunların yerini kozalaklılar (doğu­da, ak köknar, batıda kızıl köknar) alır, daha sonra da bodur kayınlar, yosunlar ve likenler başlar. Tahıl ve pancar tarımı ile çayırlar, İsveç’in gü­ney kesimlerindeki ve Danimarka’da­ki tarım alanlarında toplanmıştır.

Seyrek Bir Yerleşme

Arkeoloji bulgularına göre ilk yerleş­melerin İ.Ö. VIII. üe IV. bin yıllar ara­sında olduğu saptanan İskandinavya’ da, nüfus yoğunluğu düşüktür. Yakla­şık 17 milyon kişi kentlerde ve kıyılar boyunca yerleşmiştir. Vikinglerin to­runlarından olan bu deneyimli deniz­ciler, günümüzde gelişmiş balıkçı filo­larına sahiptirler ve ticaretle uğraşır­lar. İskandinavyalılar, ayrıca yarıma­danın elverişsiz doğasından yararlan­mayı başarmışlar ve doğal gelir kay­naklarını ustaca kullanmayı bilmişler­dir: Denizden, ormanlardan (kereste, kâğıt hamuru), topraklardan (yemlik bitki, patates, çavdar, hayvancılık), ır­maklardan (hidroelektrik), maden kaynaklarından (İsveç demiri).

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.