Kuyruklu Yıldızlar Hakkında Bilgi

Güneş sistemine bağlı çok uzun bir yö­rünge çizen ve kuyruk olarak adlan­dırılan ışıklı bir uzantısı bulunan gök­cismi.

Önceleri Ayaltı (Yer ile Ay arasında) bir dünyaya bağlı olduğu, daha son­ra daha uzak dünyaların habercisi ol­duğu sanılan kuyrukluyıldızlar gerçekte, Güneş sistemi içinde yer alır­lar.Ingiliz gökbilimcisi Halley 1682’de, ko­numlarını titizce belirttiği bir kuyruk­luyıldız gözledi. Ardından yörüngesi­ni hesapladı ve bu yörüngenin, 1607’de Kepler’in gözlemiş olduğu bir kuyrukluyıldızın yörüngesiyle çakıştı­ğını fark etti. Acaba 75 yılda, Gü­neş’in çevresinde bir yörünge çizen aynı bir gökcismi mi söz konusuydu? 1607-75 = 1532. Gerçekten de 1532’den az önce, Apianus adlı bir Al­man dikkatleri bir kuyrukluyıldıza çekmişti: Halley’in artık kuşkusu kal­mamıştı; kuyrukluyıldızın 1758’de ye­niden geleceğine inanıyordu. Fransız Clairaut ve Lalande hesapları yapa­rak, bir aylık bir farkla, kuyrukluyıl­dızın 1759 Nisanında geçeceğini ha­ber verdiler.

Gerçekten de, 12 Mart 1759’da kuy­rukluyıldız göründü. Bununla birlikte kuyrukluyıldızların çoğunun yörüngesinin saptanması, Halley kuyrukluyıldızınınkinden çok daha güç olmakta­dır. Bu gökcisimleri ancak Güneş’e olan uzaklıkları küçük olduğu zaman gözlenebilmekte, bu durumda da yö­rüngelerinin ancak son derece küçük, bir eğri yayı olan bölümü bilinmekte­dir. Oysa yörüngenin günberi yakının­da, parabol, hiperbol ve elips yayları gözlemde birbirinden ayırt edileme­mektedir. Üstelik, yörüngeler gezegen­ler tarafından da bozulmakta ve do­lanım süreleri ya da devirleri çoğu kez Halley kuyrukluyıldızınınkinden çok daha uzun olmaktadır. Ayrıca, büyük bir kesinlikle gözlenmiş olan kuyruk­luyıldızların tümünün yörüngeleri çok uzun olmakla birlikte elips biçimlidir. Hemen hemen bütün yörüngelerin, ge­zegenlerin etkileriyle bozulmadan ön­ce elips biçimli oldukları, bu nedenle de kuyrukluyıldızların Güneş sistemi­nin öğeleri olmaları gerektiği düşünül­mektedir.

Kuyrukluyıldızlar Ve Gezegenler

Kuyrukluyıldızlar, yapı ba­kımından gezegenlerden tümüyle farklıdırlar. Kuyrukluyıldızların tü­münde nokta görünümünü alacak ka­dar küçük (çapı bir kilometreden az),parlak çekirdekten oluşan bir baş bu­lunur. Katı tanecikler içeren bu çekir­dek tıpkı bir lokomotifin sürekli buhar çıkarması gibi, hareketi sırasında, durmadan beslediği son derece büyük görünümlü gazdan uzantıyı da birlik­te sürükler. Saç olarak adlandırılan bu uzantının bazen Güneş sisteminin en büyük gezegeni olan Jüpiter’in hacminden daha büyük bir hacmi olabi­lir; çoğunlukla ters akıntı hareketle­rinin gözlendiği bu bölümden bazen, Güneş’e ters yönde fışkırmalar olur. Bu fışkırmalardan bir ya da birçoğu büyük boyutlara eriştikleri zaman kuyrukluyıldızın kuyruğu’nu oluştur­makta ve bu Yer yörüngesinin yarıça­pını aşabilen bir uzunluğa yayılmak­tadır. Kuyruğu ve saçı oluşturan gaz­lar son derece seyrelmiş bir haldedir­ler. Çok büyük boyutlarına karşın, kuyrukluyıldızlar tam anlamıyla say­damdırlar. Az parlak yıldızlar bile kuyrukluyıldızların saç ve kuyruk bö­lümlerinin arasından gözlenebilirler. Gökbilimci Babinet’nin kuyrukluyıldız­lara “görülebilir hiçler” adını vermesi yerindedir. Bu “görülebilir hiçler”den gökyüzünde kaç tane bulunduğu soru­sunu Kepler, “okyanustaki balıklar kadar” diye yanıtlamıştır. Bu kadar olmasa bile, sayılan çok fazla, büyük bir olasılıkla 200.000’in üstündedir.

Bir Kuyruklu Yıldızın Birleşimi

Tayf çekimi incelemesi, kuyrukluyıl­dızların saç bölümünün temelde mo­leküllerden ve çift atomlu serbest kök­lerden oluştuğunu ortaya koydu: Kar­bon; siyanojen; hidrokarbonlar. Öte yandan üç atomlu CH2 molekülü de gözlenmektedir. Bir kuyrukluyıldız Güneş’in çok yakınından geçtiği za­man saç bölümünün tayfında sodyu­mun belirgin san çizgileri de gözlenir. Çekirdeğin, göktaşı kökenli parçalan soğuk nedeniyle yoğunlaşmış olan ha­fif cisimlerin (su, amonyak, metan) buzları gibi katı maddelerin yığışımın­dan ve serbest köklerden oluştuğu düşünülmektedir. Bu çekirdek Güneş ışı­ğını yayındırmakta ve küçük bir geze­gen gibi parlamaktadır. Güneş ısısının etkisiyle, uçucu bileşikler yavaş yavaş buharlaşmakta ve bunların kararlı molekülleri morötesi ışınımla serbest köklere ayrışmaktadır. Bu olgu, son derece büyük boyutlu olması, çekirde­ğin çekim gücünün hafif olmasından kaynaklanan saç bölümünün kökenin­de yer alır. Sodyum buharının çekir­dekten ayrılması, sıcaklığın Güneş’e yakınlığa bağlı olarak artmasıyla or­taya çıkar. Kuyrukta gözlenen mole­küllerin iyonlaşmasıysa bu kuyrukla­rı oluşturan aynı mekanizmayla ilgi­lidir. Saç bölümündeki moleküller ay­rışmakta, morötesi ışınımın fotonlarıyla iyonlaşmakta ve bunları, fotonların geliş yönünün uzantısına fırlatan bir itkiye uğramaktadırlar. Kuyrukluyıl­dızların kuyruklarının, Güneş’e ters yönde uzaması da böylece açıkla­nır.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.