Muhammed İkbal Düşünceleri Şiirlerinin yapısı ve Eserleri

Pakistanlı ozan (Sialkot, 1877-Lahor, 1938).

Muhammed İkbalKüçük bir tacirin oğlu olan Muhammed İkbal, öğrenimine, geleneğe uy­gun olarak, yerel bir camide başladı, Arapça öğrendi, daha sonra İskoçyalı misyonerlerin yönettiği İskoç Mis­yon Lisesi ve İskoç Misyon Koleji’ni (Murray Koleji) bitirdi (1895). Öğrenimini daha sonra Lahor’da Hükümet Koleji’nde felsefe dalında sürdürdü. İngiliz doğu bilimcisi Sir Thomas Arnold’un etkisiyle Batı düşüncesini ta­nıdı. İlk ününü de gene 1899’da, İslam yetim çocuklarını eğitme ve koruma derneği olan Encümeni Himayet-i İs­lam Derneği’nin yıllık toplantısında ilk uzun şiiri Nâle-i Yetim ’i (Yetimin Ağ­layışı) okuyarak kazandı; kendi kuşa­ğının genç ozanları arasında sağlam bir yer edindi. 1899 ile 1903 arasın­da Lahor’da Hükümet Koleji ile Doğu Koleji’nde Arapça, felsefe ve İngiliz edebiyatı okuttu, yerel dergilerde ya­zılar yayımlayarak ününü yaygınlaş­tırdı. 1905’te yurt dışına giderek Cambridge Üniversitesi’nde okudu; daha sonra Münih Üniversitesi’nde, İran’da metafizik düşüncenin gelişme­si konulu teziyle doktor unvanını ka­zandı.

1907’de İngiltere’ye dönerek Londra Üniversitesi’nde Arapça ve Arap edebiyatı okuttu. 1908 yılı so­nunda Lahor’a döndü, avukat olarak Yüksek Mahkeme Kurulu’na katıldı, aynı zamanda Hükümet Koleji’nde kı­sa bir süre İngiliz edebiyatı ve felse­fe okuttu. Daha sonra, memurluktan ayrılıp avukatlık yapmaya başladı.Toplumsal olaylara katıldığı 1926-1933 yılları arasındaki dönem dışında, Muhammed İkbal yaşamının sonuna kadar şiir yazmakla uğraştı.Esrar-ı Hodi (Benliğin Gizleri) adlı uzun felsefi şiirinin yayımlandığı 1915’ten sonra, şiirleri arka arkaya yayımlandı; 1923’te çeşitli Farsça şi­irlerini derleyen Şarktan Haber (Peyam-ı Maşrık) çıktı (bu yapıtın ön­ sözünde İkbal, şiirin öğreti [ideoloji] için yazılması gerektiğini söyler). 1927’de Pencap Yasama Meclisi üye­liğine seçildi. Avukatlığı sırasında Hint Müslümanları arasında Batı’ya ve Batı değerlerine karşı gelişen or­tamdan etkilendi. 1923’te ilk Urduca şiir kitabı Bang-i Dora ’yı (Kervan Çan­larının Çağrısı), 1927’de farsça Zebur-ı Acem ’i (Acem Zeburu) yayım­layan İkbal, bu yıllarda Müslüman Birliği toplantısına başkanlık etti, 1933’te Kâbil Üniversitesi’hin çağdaş­laştırılma çalışmalarını yönetmek üze­re Afganistan’a gitti. 1932’de yayım­lanan Cavidname (Sonsuzluk) farsça uzun bir felsefi mesnevidir. Bir baş­ka urduca kitabı olan Bal-i Cibril (Ceb­rail’in Kanadı), kısa şiirlerini içerir (1935). 1936’da iki uzun mesneviden oluşan Pesçi Bayed Kerd Ey Akvam-ı Şark? (Ey Doğu Ulusları, Ne Yapma­lı?) adlı farsça kitabında düşünce ile duyarlığı bağdaştırdı. İkbal’in farsça ve urduca kıtalarını içeren Hicaz Ar­mağanı (Armağan-ı Hicaz) adlı kitabı ölümünden sonra 1938’de yayımlan­dı. Bağımsız bir Pakistan devletinin kurulması düşüncesini ilk kez ortaya atan Muhammed İkbal, Pakistan hal­kınca “ulusal ozan” olarak kabul edi­lir.

Muhammed İkbal Düşünceleri ve Şiirlerinin yapısı

Öğrenim yıllarından başlayarak şiir­le uğraşan İkbal’in ilk şiirleri, klasik Fars ve Urdu şiirinden Müslüman dü­şüncesinden, İngiliz romantiklerinden izler taşır. Bunlara aynca, Batı değer­lerinin öğrenilmesinin önemini vurgu­layan ve toplumsal açıdan tutucu olan Aligarh hareketi kuramcılarının din­sel ve toplumsal eğilimleriyle, İslam uyamşçılarınm ve farklı Hindistan ulusları arasındaki uyuşmanın gere­ğini vurgulayan Hint ulusçuluğunun etkilerini de eklemek gerekir. İkbal, Batı’mn felsefi ve bilimsel düşüncesini biliyordu ama, ona göre Batı’mn hem maddeci, hem de idealist düşün­cesi, kendi halkının toplumsal ve ide­olojik bakımdan içinde bulunduğu, zor durumla ilgili değüdi; ona göre İslam dininin kutsallığı, gelenekleri ve Hz. Muhammed’e inancı, kurtuluşu ger­çekleştirecek tek ideolojiydi.

İkbal, İslamın gerçek yorumunun,zo­runlu olarak dinsel düşüncenin yeni­den yapılanması sonucuna varacağı­na inanıyordu. 1928’de verdiği altı konferansta belirttiği bu görüşlerini, sonradan İslamda Dinî Tefekkürün Yeniden Teşekkülü (The Construction of Religious Thought in İslam, 1934) adlı kitabında bir araya getirdi. İkbal’in yazılarındaki düşünceleri, ba­ğımsız Pakistan’ın kurulmasında etkili olmuştur.

İkbal’in lirik özellikli ilk kısa şiirlerin­de doğa görünümleri ve gençlik özlem­leri dile gelir. Daha sonra yazdığı şi­irlerse uzun mesnevi biçiminde felse­fi ve siyasal konuları içerir. Gazel, mesnevi, kıta, rubai, müseddes gibi İs­lam ülkeleri edebiyatlarında çok kul­lanılan nazım biçimleriyle yazan İkbal’in şiir dili, çağrışımlara çokça yer veren, öteki İslam ülkeleri şiirlerinde olduğu gibi süslü bir dildir. Kendisin­den önce şnr dilinde bulunmayan ya da az görülen birçok kavramı, konu­yu, uyak ve ölçüyü ilk kez kullanarak, Urdu şürinde yenileşmeye ve açılıma yol açmıştır.

Başlıca Eserleri

Şiir: Esrar-ı Hodi (Benliğin Gizleri, 1915); Şarktan Haber (Peyam-ı Maş­rık, 1923); Bang-i Dora (Kervan Çan­larının Çağrısı; urduca, 1923); Zebur- ı Acem (Acem Zeburu; farsça mesne­vi, 1927); Cavidname (Sonsuzluk; farsça mesnevi, 1932); Misafir (fars­ça mesnevi, 1934); Bal-i Gbril (Ceb­rail’in Kanadı; urduca, 1935); Pes çi Bayed Kerd, Ey Akvam-ı Şark (Ey Do­ğu Ulusları, Ne Yapmalı?; farsça mesnevi 1936); Hicaz Armağanı (Armağan-ı Hicaz; farsça ve urduca kıtalar, 1938).

İnceleme: İlm-ül-İktisad (İktisat Bili­mi, 1901); İslamda Dinî Tefekkürün Yeniden Teşekkülü (The Constructi­on of Religious Thoughts in İslam, 1935).

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.