Tarihi Isparta Devleti

Peloponnesos’ta, Eurotas üstünde Eski Yunan kenti.

İsparta İ.Ö. IX. yy’da Aka Yunanistanı’nı istila eden Dorlar tarafından ku­ruldu. Bunların kollarından biri de zengin Eurotas vadisinde yerleşti.

Totaliter Isparta Devleti

Efsanevi ısparta Kralı Menelaos'un karısı Helene

Efsanevi ısparta Kralı Menelaos’un karısı Helene

Isparta öbür Yunan kentlerinin hiçbi­rine benzemez. V. yy Atmalılarına gö­re son derece sınırlı bir toplumsal ve siyasal grubun egemen olduğu aristokrat kent modeliydi. Deniz ticareti­nin zenginlikleriyle pek ilgilenmeyen, denize yakın bir konumda olduğu hal­de denizci olmayan Isparta, ileri dü­zeyde askeri ve savaşçı bir kentti. Yurttaş statüsü asker statüsüyle bir­birine karışmıştı. Her şeye (özellikle de gücüne göz diktiği ve büyük bir imparatorluk haline gelmeden önce egemenliği altına almak istediği Ati­na’ya) karşı korumaya çalıştığı bağım­sızlığına çok düşkün bir kentti. Sertli­ğe, yalınlığa, disipline adanmış savaş­çılar kenti Isparta’yı kesin olarak yok etmeye yalnızca Roma’nın gücü yet­miştir.

Isparta’nın öb’ür kentlerin hiçbirine benzememesi, toplumsal düzeninin katılığından kaynaklanır. VII. yy’da Messenia ve Kynuria’nın ilhakını tamamladığında, Isparta’nın toplumsal yapısı daha da sertleşti. Kent toplum­sal değişiklikleri onaylamaktansa, bü­yük ölçüde Dor fatihlerinin torunla­rından oluşan yurttaşlar topluluğu­nun (ayrıcalıklılar grubu) egemenliği­nin sürdürülmesini istedi. Devleti dü­zenleyen yasaları Lykurgos’un yaptı­ğı sanılmıştır, oysa devlet, ephoros Khilon (seçilmiş beş yargıçtan birisi) reformlarından sonra, 550’ye doğru kuruldu.

Toplum üç sınıftan oluşur: Yurttaşlar (yaklaşık 800-900 kişi); perioikoslar; heiloslar. Bütün iktisadi etkinliklerden bağışık tutulan yurttaş, yalnızca as­kerdi ve siyasal açıdan sorumlu bir yurttaş olmak gibi özgür insan onuru­na yaraşır uğraşlara yönelebilirdi. Gerçekte, büyük ailelerin ve yoksul yurttaşların başkanlarının meclisi olan gerusia içinde zengin yurttaşlar tek başlarına siyasal gücü ellerinde tutmuşlardır.

Yurttaşlar, Eurotas vadisinde baba­dan oğula geçen toprak parçasının ge­liriyle yaşarlardı. Gene özgür insan­lar olan perioikoslar, vadinin daha az verimli topraklarını değerlendiriyor­lardı. Yüz kadar kasabada toplanmış­lardı ve oldukça büyük bir özerklikten yararlanıyorlardı. Son olarak, tarım alanında yurttaşların emrine verilen devlet serilerinden oluşan heiloslar üçüncü sınıfı meydana getiriyorlardı. Böyle bir durum, ancak uysal ve dev­let hizmeti için yetiştirilmiş yurttaş­larla sürdürülebilirdi. İlkçağ’dan be­ri Isparta yurttaşının eğitimi, sertliği nedeniyle şaşırtıcı bir etki yaratmış­tır. Devletin mülkiyetinde olan 7-20 yaş arasındaki genç Ispartalılar, çok sert bir eğitim görürlerdi. 20 yaşından 60 yaşına kadar, bütün üyelerinin ak­şam yemeklerini birlikte yedikleri bir topluluğa bağlı olarak kalırlardı; as­kerlik eğitimiyse hiç durmaksızın sü­rerdi. İsparta yasa koyucuları, tota­liter bir devlet yapısını benimseyerek, eşitlikçi bir toplumun sürekliliğini sağ­lamanın olanaklı olduğuna inanmış­lardı. Ama olaylar başka türlü gelişti ve sonuçta iktisadi alanda bir durgun­luk, düşünsel ve sanatsal alanda gö­receli bir yoksulluk, ezilenlerin baş­kaldıracağı korkusuyla felce uğramış aristokrasi ortaya çıktı.

Isparta, yurttaşlarının savaş alanla­rında ölmeleri sonucu,nüfus azalma­sı yüzünden sürekli zayıfladı. Kent, bütün mal varlığının devleti yöneten oligarşi tarafından ele geçirümesi ne­deniyle yoksullaştı. Daha çok sayıda kişiyi besleyecek toprak payı kalma­dığından, yurttaş sayısı da yalnızca birkaç yüz kadardı. Kentin siyasal ge­lişmesi, iktisadi ve toplumsal yapısı­nın incelenmesinin daha önce ortaya çıkardığı gerçekleri aydınlatmakta ve doğrulamaktadır.

Isparta Devleti Yükselme ve Çöküşü

Med savaşları sırasında kent aşağı yukarı Peloponnesos’un tümüne ege­mendi. Ama 550’ye doğru İsparta,ken­di içine kapanmış gibiydi. Dışsatım durmuştu, yabancıların konaklaması­na izin verilmiyordu. Bu “içine kapan­manın” bir belirtisi de birinci Med sa­vaşı sırasında İsparta’nın Marathon’a katılmamasıydı; ikinci Med sa­vaşı süresinceyse çok az askerle Thermopylai’ye katıldı (480). 464’te heüoslar ayaklanmak için bir depremden yararlandılar: Atina’ya akü danışmak gerekti, ardından da asker yollandı. Daha sonra bir savaş çıktı (446), Ati­na barış yapmak zorunda kaldı. Ati­na’nın emperyalizmi ve dinamizmi karşısında savaş çıkarmak için Ispar­ta bir fırsat kolluyordu; sonunda Peleponnesos savaşı (431-404) çıktı. Bu uzun ve belirsiz savaşın bitiminde, Lysandros 404’te yenik düşen Atina’ ya aşağılayıcı bir barış imzalattı. Artık emperyalist bir siyaset gütme sı­rası Isparta’ya gelmişti. Benimsediği bu siyaset kendisine karşı,başlarında Atina ve Thebai olmak üzere sömürü­len ve hoşnutsuz olan bütün Yunan kentlerinin koalisyon kurmasına yol açtı. Isparta yenmeyi başaramadı. 371’de Thebai’ye yenildi. Böylece Isparta’nın çevresi yavaş yavaş kuşa­tıldı ve savunmaya mahkûm oldu. Ger­çekte, kenti kemiren şey, beceriksiz ve baskıcı egemenlik siyaseti olduğu ka­dar, kendi yapılarında uyum sağlama­yı reddetmesiydi. MakedonyalI Phi- lippos II.Lakonia’yı yakıp yıktı,İspar­ta’yı Eurotas vadisine sıkıştırdı ve böylece Helen dönemi yavaş yavaş so­na erdi. Bağımsızlığı her geçen gün daha çok tehdit edilen Isparta, 317’de çevresini surlarla sağlamlaştırdı; bu­na koşut olarak, Agis IV’ün ve Kleomenes III’ün giriştiği bazı reform de­nemelerine karşın, iç bunalım tehlike­li duruma geldi: Topraklar birkaç el­de toplandı, aşırı zenginlerle aşırı yok­sullar yan yana yaşıyorlardı; artık “Eşitler Kenti”nin aldatıcı saflık ve sertlik görüntüsünden hiçbir şey kal­mamıştı. 146’da Roma Isparta’yı ke­sin olarak yendi ve çok küçük bir aris­tokrat grubun mutlak egemenliğini da­ha da artırdı.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.