Büyük İskender Hayatı

Makedonya kralı (Pella [Makedonya], İ.Ö. 356-Babil, İ.Ö. 323).

XVII. yy. sonlarında Hintli bir minyatürcünün gözüyle Büyük iskender

XVII. yy. sonlarında Hintli bir minyatürcünün gözüyle Büyük iskender

Makedonya kralı Philippos II ile Olympias’ın oğlu olan İskender, İ.Ö. 343’te hocası Aristoteles’ten bilim, coğrafya, tarih, vb. konularda ders aldı, ama onun siyasal düşüncelerini hiçbir za­man benimsemedi. Genç İskender Trakyalılar ve İlliryalılara karşı yapı­lan seferler sırasında askerlik sana­tını öğrendi, ayrıca Khaironeia sava­şına katıldı.

Babasının ölümü (336) üstüne, tahta çıkmasına engel olabilecek herkesi or­tadan kaldırttı ve kendisinin, Korinthos Birliği (335) Meclisi’ne Helenlerin komutam (strategos) olarak atanma­sını sağladı. Barbar olarak adlandırı­lan halkları Makedonya’nın kuzey ke­siminde egemenlik altına aldıktan ve bazı Yunan sitelerinde görülen ayak­lanmaları bastırdıktan (Thebai yakı­lıp yıkıldı) sonra, babasının Asya’nın fethi için tasarladığı planları gerçek­leştirmeye koyuldu. Makedonya’yı Antipatros’a emanet bırakıp 37.000 asker ve Lakedaimon dışında bütün Yunan kentlerinden sağladığı destekle Hellespontos’u (günümüzde Çanakka­le boğazı) geçen (334 ilkbaharı) İsken­der, haziranda İran’a karşı Granikos zaferini kazandı, sonra İonia ve İran arasında önemli bir ticaret kavşağı olan Gordiyon (Frigya’da Yassı Hö­yük) düğümünü çözdü. Toroslar’ı aş­tı, Kilikya kapılarından geçip, İssos ovasında Dara III’ün büyük ordusunu bozguna uğratır. Akamamş hükümda­rının ordugâhı ve ailesi İskender’in eline geçti. İskender her türlü anlaş­ma teklifini geri çevirdi ve Akdeniz’i sistemli bir biçimde çembere alma ta­sarısını gerçekleştirerek Suriye kıyı­larını egemenliği altına aldı (Sur ve Gazze kuşatmaları). Kudüs’ün alınma­sından sonra Mısır’a giren İskender daha sonra Libya çölünde ilerleyerek Ammon vahasına kadar uzandı. Bura­da “Zeus’un oğlu” olarak adlandırıl­dı. Ardından deltanın batı ucunda İskenderiye kentini kurdu. 331 yılı baharında, Fırat ve Dicle’yi geçen İskender, Gaugamela ovasında Dara’nın son ordusuyla karşılaştı. İki ordu Arbela’da (Erbil) karşılaştı, sa­vaşın sonunda Akamanış sülalesi sona erdi. İskender hemen hemen aynı zamanda Babil, Sus ve Ekbatana’yı ele geçirdi.

Daha sonra iklim, yüzey şekilleri ve insanlardan (özgürlüklerine son dere­ce bağlı olan beyler, bağımsız kabile­ler) kaynaklanan her türlü güçlüğe karşın, doğu eyaletlerini egemenliği altına almaya girişti. İskender’in ka­labalık ordusu artık yorulmaya başla­mıştı. 326’da Bias’a ulaştıktan sonra doğuya yürüyüşüne son verdi; ayak­lanan askerlerine boyun eğmek zorun­da kalarak İndus boyunca ilerledi, sonra Babil yolunu tuttu. Bu arada Nearkhos’u Hint Okyanusu ve Basra körfezi kıyılarında keşifler yapmakla görevlendirdi. Ama birden hastalan­dı ve 323’te, Doğu dünyasına egemen olduğu sırada, 33 yaşındayken öldü. İskender mutlak bir kral olmuştu. Kendisine karşı çıkan Makedonyalı soyluları ortadan kaldırmaktan çekin­meyen genç kral. Doğulu büyük aile­lerden destek sağlamaya çalıştı. Kar­ma bir ulus oluşturarak (ırkları kay­naştırma amacıyla Makedonyalıları İranlı kadınlarla evlenmeye çağırdı) ve Helenlerle Barbarlardan oluşan bir ordu kurarak evrensel bir egemen­lik sağlamayı düşünüyordu. Kendisin­den sonra tahta geçenler, onun yeni fetihler konusundaki tutkularını ve İs­kender’in siyasetinde, yerli halkların yararına olabilecek hiçbir şeyi benim­semediler.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.