Dalton Thomson Marie Curie Becquerel atomla bilim insanları hayatları

Dalton, Thomson (Tamsın), Marie Curie (Meri Küri), Becquerel (Bekerel) gibi atomla ilgili çalışmaları olan bilim insanlarının hayatlarını araştırınız.

John Dalton Hayatı

John Dalton, yoksul bir köylünün çocuğudur. Ailesi geçimini el dokumacılığı ile yapmaktadır. Küçük yaşlarda matematikte gösterdiği beceri çevrede ona ün kazandırdı. Daha 12 yaşında kendi okulunu açmak için izin alır. Kendal’daki 15 yıl öğretmenliğinde köy çocuklarını yetiştirdiği gibi kendisini geliştirir. Manchester’e taşıır. Geri kalan ömrünün 50 yılını burada geçirir.

John Dalton, maddeleri çok küçük yapı taşlarının topluluğu halinde bulunduğu fikrini ileri sürdü. Dalton’un anlamadığı: Gazlar neden tekdüze bir karışım gösteriyordu? Bir karışımda, ağır bir gaz olan karbondioksit niçin dibe çökmüyordu. Gazların karışımı termal akıntılara veya esintilere mi bağlıydı? John Dalton’un bu çalışmalarla bilim çevrelerinde adı duyulmuş, 1793’te Manchester Üniversitesi’ne öğretim görevlisi olarak çağrılır.

Dalton’un atom teorisi olarak ortaya konulan temel özellikler şunlardır:
Tüm maddeler atomlardan yapılmıştır.
Farklı cins atomlar farklı kütlelerdedir.
Atom katı, sert, içi dolu küre şeklindedir.
Bir elementin bütün atomları birbirinin aynıdır.
Atomlar parçalanamaz.

Dalton kimyasal çözümlemeyi ve kimyayı tanımlayan ilk bilimadamıdır. Kimyanın başlıca işlevi maddesel parçacıkları birbirinden ayırmak ya da birbiriyle birleştirmektir. Bu parçacıklar maddenin,o zaman bölünmez,parçalanmaz sayılan en ufak öğeleri,yani atomlardı.

Dalton, her elementin kendine özgü bir atomun varlığını gösterdi. Ancak Dalton, atomların içi dolu ve bölünemez olduğu fikrindeydi.

1803 yılında kimyasal elementlerin gösterilmesine ilişkin bir simgeler sistemi geliştirdi ve elementlerin bağıl atom ağırlıklarını saptayarak bunları bir tablo halinde düzenledi.

1882’de Royal Society’nin üyeliğine seçilen ve 1826’da bu derneğin altın madalyasıyla ödüllendirilen Dalton Fransız Bilimler Akademisi’nin muhabir üyeliğine kabül edildi. Ayrıca İngiliz Bilim geliştirme Derneği’nin kurucularındandır. John Dalton, 27 temmuz 1844 tarihinde İngiltere’nin Manchester şehrinde hayatını kaybetti.

Joseph John Thomson Hayatı

Joseph John Thomson, 18 Aralık 1856’da Manchester şehrinin varoş semptlerinden olan Cheetham Hill’de doğdu.
1870’de lisans eğitimi için burs kazanarak girdiği Owens College’ın ardından 1876’da Trinity College’a, daha sonra da Cambridge’e yine burslu olarak girdi.

1880’de Trinity College da hayatının sonuna kadar görevine devam edeceği akademi üyeliğine seçildi. Daha sonraları Lord Rayleigh’ın yerine Cambridge’e deneysel fizik profesörü oldu.

1884 – 1918 yılları arasında Cambridge ve Royal Institution’ın onursal profesörlüğüyle onurlandırıldı.

1884’de ilk inceleme konusu olan Treatise on the Motion of Vortex adlı yapıtında da bahsettiği “Atomun Yapısı” ile Adams Ödülünü kazandı.

1886 ve 1892 yıllarında ünlü “Application of Dynamics to Physics and Chemistry” ve “Notes on Recent Researches in Electricity and Magnetism” adlı yapıtları yayımlandı. Bu son çalışması James Clerk Maxwell’in ünlü Treatise’ından sonra Maxwell’in üçüncü cildi olarak anıldı.

Thomson, Profesör J. H. Poynting’le dört ciltlik Properties of Matter adlı ders kitabında işbirliği yaptı. 1885 yılında Elements of the Mathematical Theory of Electricity and Magnetism’i yayımladı.

1896 yılında Princeton Universitesi’nde son çalışmalarını özetleyen dört konferans verdi. Bu konferanslar daha sonra Discharge of Electricity through Gases (1897) ismiyle yayımlandı.

Amerika’dan dönüşünde hayatının en görkemli çalışmasını gerçekleştirdi. Bu çalışma 30 şubat 1897’de Royal Institution’daki konferansında açıklayacağı, elektronun keşfiyle sonuçlanan Cathode Işıması idi.

1903’de yayımlanan Conduction of Electricity through Gases adlı kitabı, Rayleigh tarafından Thomson’un Cavendish Laboratuvarı’ndaki çalışmalarının bir gözden geçirmesi olarak nitelendirildi. Bu yayımın daha sonraki basımını kardeşiyle birlikte iki cilt olarak 1928 ve 1933 yıllarında yayımladı.

Thomson, 1904 yılında Yale Universitesi’nde elektrik üzerine konferans vermek için geri döndü ve altı konferans verdi. Bu konferanslar atomun yapısı üzerine bazı önerilerde bulunuyordu. Thomson, faklı atom ve molekülleri ayrıştırmak için bir yöntem geliştirdi. Bu yöntem daha sonra Aston, Dempster ve diğerleri tarafından birçok izotop’un bulunmasına yol açtı. 1906’da Nobel Ödülüne layık görüldü.

Yukarıda bahsedilenler dışında, “The Structure of Light” (1907), “The Corpuscular Theory of Matter” (1907), “Rays of Positive Electricity” (1913), “The Electron in Chemistry” (1923), “Recollections and Reflections” (1936), adlı kitaplarını yayımladı.

1884 yılında Royal Society üyeliğine seçildi. 1916 – 1920 yılları arasında başkanlığını yaptı. 1894 – 1902 yıllarında Royal ve Hughes Madalyalarını, 1914 yılında Copley Madalyasını aldı. 1902’de Hodgkins Madalyası (Smithsonian Institute, Washington), 1923’de Franklin Madalyası ve Scott Madalyası (Philadelphia), 1927’de Mascart Madalyası (Paris), 1931’de Dalton Madalyası (Manchester),ve 1938’de Faraday Madalyası’nı (Institute of Civil Engineers) aldı.

British Association’nın 1909’da başkanlığını yaptı. Ve Oxford, Dublin, London, Victoria, Columbia, Cambridge, Durham, Birmingham, Göttingen, Leeds, Oslo, Sorbonne, Edinburgh, Reading, Princeton, Glasgow, Johns Hopkins, Aberdeen, Athens, Cracow ve Philadelphia Universite’lerinden doktora diploması aldı.

Marie Curie Hayatı

Marie Curie, asıl adı Manya Skłodowska olan ve Madam Curie olarak da tanınan, Polonya asıllı Fransız fizikçi, radyoloji biliminin kurucusu, radyo aktivitenin öncülerinden. 1903’de Nobel Fizik Ödülü’ne ve 1911’de de Nobel Kimya Ödülü’ne layık görülen Curie, tarihte iki Nobel Ödülü’ne sahip ilk kişidir.

7 Kasım 1867 tarihinde, Polonya’nın Varşova kentinde dünyaya gelen Marie Curie, ilk öğrenimini, ablası Brenya ve öğretmen anne babasından aldı. 15 yaşındayken liseyi sınıf birincisi olarak bitirdi ancak Rus yönetimi altında olan Varşova’da üniversiteye girmesine izin verilmemesi nedeniyle, birkaç sene devlette çalışan Curie nihayetinde, Paris Sorbonne’da tıp eğitimi alan ablası Brenya’nın yardım etme talebi üzerine, 1891 yılında Paris’e gitti. Burada Paul Appel, Gabriel Lippmann ve Edmond Bouty’nin derslerini takip etmeye başlayan Curie, aynı zamanda dönemin, Jean Perrin, Charles Maurain ve Aime Cotton gibi önde gelen bilim adamlarıyla da tanışma fırsatı buldu.

Ablasının yanında zorluklar ve sefalet içinde geçirdiği iki yılda sınıf birincisi olarak fizik derecesini alan Curie, Lippmann’ın araştırma laboratuvarında çalışmaya başladı. 1894 yılında ikincilikle matematik lisansını da almasının ardından, aynı senenin baharında, kardeşi Jacques ile piezoelektriği keşfeden 35 yaşındaki Pierre Curie ile tanıştı. O dönemde Endüstriyel Fizik ve Kimya Okulu laboratuvarının başkanı olan Pierre ile ortak yönleri ve ilgi alanlarının da katkısıyla birbirlerine ilgi duymaya başlamalarının ardından, 25 Temmuz 1895’te evlendiler. Bu tarihten itibaren Manya Skłodowska yerine Marie Curie adını aldı.

1896 yılında öğretmenlik diplomasını almasının ardından takip eden sene, daha önce Henri Becquerel tarafından duyurulan, uranyum tuzlarının yaydığı, sonraları radyoaktivite olarak adlandırılacak ışını detaylı olarak incelemeye başlayan ancak, Eylül 1897’de ilk kızı Irene dünyaya gelince çalışmalarına ara vermek zorunda kalan Curie, 1898 başlarında çalışmalarına hız vererek toryumun da bu ışınları yaydığını farketti. Bu sunucun elde edilmesinin ardından Pierre de kendi çalışmalarına ara vererek Marie’ye yardım etmeye başladı.

Temmuz 1898’de, yeni bir radyoaktif element olan ve uranyumun radyoaktif bozunmasından ortaya çıkan polonyumu bulduklarını duyuran Curie çifti, Eylül 1898’de de Fransız kimyacı Eugene Demarçay’ın spektroskopi yöntemi ile tanımlanmasına yardım ettiği, doğal radyoaktif element radyumu duyurdular.

Haziran 1903’te, doktorasını vererek Fransa’da gelişmiş bilim alanında doktora ünvanı alan ilk kadın olan Marie, Pierre ile birlikte Kraliyet Davy Madalyası’nı kazandı. Aynı sene kocası ve Becquerel ile paylaştığı Nobel Fizik Ödülü’nü alarak, tarihte Nobel Ödülü alan ilk kadın oldu.

Pierre’in Sorbonne’da öğretmenliğe başladığı 1904 senesinde, Marie de Sevr’deki bir kızlar okulunda fizik öğretmenliği yapıyordu. O yılın sonlarına doğru, ikinci kızları Eve dünyaya geldi. Marie ve Pierre’in radyasyon kaynaklı rahatsızlıklarının da başgösterdiği bu dönemde artık radyumun dokuya verdiği zarar, araştırmacılar tarafından kabul edilmeye başlanmıştı. Bu fikir zamanla, radyumun etkisinin, kötü dokulara uygulanarak tedavide kullanılabileceği fikrini de doğurmuş, Kanada’lı mucit Alexander Graham Bell, kanserin tedavisi için tümöre radyum verilmesini önermişti.

19 Nisan 1906 tarihinde, Pierre Curie’nin bir at arabasının çarpması sonucu hayatını kaybetmesinin ardından iki çocuğu ile dul kalan Marie,aynı sene 13 Mayıs’ta kocasının ölümü ile boşalan profesörlüğe tayin edildi ve Sorbonne’daki ilk kadın profesör oldu. 1908 yılında, profesörlüğe devam etmesine karşın, bürokratik çalışmalardan uzaklaşan Curie, 1910 yılında radioaktivite üzerindeki en önemli çalışmasını yayımladı.

1911’de Stockholm, İsveç’te, saf radyum ve ana vatanına ithaf ederek adlandırdığı polonyumun keşfi ve araştırılmasındaki rolünden ötürü Nobel Kimya Ödülü’nü aldı. Ödül törenindeki konuşmasında, Pierre Curie’nin yardımlarından da bahsederek, radyoaktivitenin atomun bir özelliği olduğu hipotezinin kendi çalışması olduğunu duyurdu.

Önemli başarılarına karşın, zaman zaman kişisel saldırılara maruz kalan Curie, bunlardan ilkini, tümü erkeklerden oluşan Fransız Bilim Akademisi, bir oyla üyeliğini reddedince yaşadı. Bir diğeri de, Paul Langevin ile arasında aşk ilişkisi olduğuna dair dedikodularun yayılmaya başlamasıydı. Evli ve Pierre Curie’nin yakın dostu olan Paul Langevin ile Marie arasındaki bu dedikodunun gazetelere Langevin skandalı olarak yansıması Curie’nin ikinci Nobel Ödülü’nü bile gölgede bıraktı. Daha sonra Langevin’in gazetenin editörünü halkın önünde yapılacak münazaraya davet etmesi ve editörün geri atmasıyla konu kapandıysa da Curie, psikolojik buhrana girdi.

1914 yılında Paris Üniversitesi’nde kurulan Radyum Enstitüsü’nün ilk müdire olarak atanan Curie, I. Dünya Savaşı sırasında, daha sonra 1935’de Nobel Kimya Ödülü’nü alan kızı Irene ile birlikte, genç kadınlara x ışını teknolojisini öğretirken, fizik tedavi uzmanlarına da savaş ortamında radyoloji ekipmanını nasıl kullanacaklarını gösterdiler.

1920’li yıllarda çalışmalarını sürdüren Curie, Varşova’daki Radyum Enstitüsü’nün kurulmasında önemli role sahipti. Curie, 1921 yılında, iki kızının eşliğinde, Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı ziyatette Başkan Herber Hoover’ın kendisine verdiği 50.000 dolar ödülle Varşova’da yeni kurulan laboratuvara radyum aldı.

Belçika, Brezilya, İspanya ve Çekoslovakya’da konferanslar veren ve Milletler Birliği tarafından Uluslarası Bilimsel İşbirliği Komisyonu’na üye seçilen Curie ayrıca, Paris’teki, Curie Vakfı’nın gelişmesine ve 1932’ de yöneticiliği ablasına verilen Radyum Enstitüsü’nün açılışına şahit oldu.

4 Temmuz 1934 tarihinde, Fransa’nın Savoy kentindeki Sancellemoz sanatoryumunda lösemiden ölen Curie’nin hastalığı daha sonra, aşırı dozda radyasyona maruz kalmasına bağlandı. Bu sebeple “bilim için ölen kadın” olarak tanınan Curie’nin adı, radyokativite birimine verildi.

 Antoine Henri Becquerel (15 Aralık 1852 – 25 Ağustos 1908) Hayatı

Fransız fizikçi, radyoaktivitenin kaşiflerinden. 1903 Nobel Fizik Ödülü sahibi. SI ölçü sisteminde betivorlyy birimi Bekerel (Becquerel, Bq) onun ismine ithafen verilmiştir.

Babası Alexander Edmond Becquerel Paris Doğal Tarih Müzesinde uygulamalı fizik profesörüydü. Ailesinin bilim geleneğini devam ettirerek 1872 yılında École Polytechnique okuluna başladı ve 1888 yılında fizik üzerine doktorasını verdi. 1878 ile 1892 yılları arası Paris Doğal Tarih Müzesi’nde asistan, sonrasında da profesör olarak görev aldı. 1895 yılında École Polytechnique’te fizik profesörü olarak göreve başladı.

Becquerel yağmurlu havadan dolayı birkaç gün uranyum tuzlarını güneş ışığına maruz bırakamadı. Siyah kağıda sarılı film ve üstüne konmuş uranyum bileşiği birkaç gün çekmecesinde güneşin doğmasını ve 1 Mart günü, belli bir sebebi olmaksızın, çekmecedeki filmi banyo etti, ve uranyum kristalinin güneş ışığına maruz kalmadığı halde filme iz bıraktığını gördü. Becquerel bunun x ışınlarına benzer görünmez bir ışın olarak tanımladı.

Becquerel bulduğu bu sonucu 2 Mart 1896’da kısa bir makale olarak Fransa Bilim Akademisi’ne okudu. Bu olay o tarihten itibaren 1898 yılına kadar Becquerel ışınları olarak adlandırıldı. 1898 de Marie Curie adını daha genel bir isim olan, radyoaktivite ile değiştirdi.
Becquerel radyoaktiviteyi bulmasının ardından, üç ayrı keşfe daha imza attı. 1899 ve 1900 yılları arası beta parçacıklarının elektrik alan ve manyetik alan içerisinde saptığını gözlemleyerek, beta parçacıklarının İngiliz fizikci J. J. Thomson’un yeni keşfettiği elektronlar ile aynı parçacık olduğunu gösterdi. Bunun yanı sıra yeni hazırlanmış uranyumun belli bir süre sonra kısmen yok olduğuna ve radyoaktiflik kazandığına dikkat çekti. Bu gözlem 1990 yılında Ernest Rutherford ve Frederick Soddy tarafından radyoaktif bozunma olarak adlandırılacaktı. Son olarak 1901 yılında cebinde taşıdığı radyumun vücudunda yanma yarattığını bildirerek sağlık fiziğine ve radyum kanser tedavisine katkıda bulunmuş oldu…

Birçok onur ödülü ve Fransada ve Dünyadaki çeşitli akademik topluluklara olan üyeliklerine layık görüldü. 1903 yılında Pierre Curie ve Marie Curie ile birlikte radyokativitenin keşfinde oynadığı rolden dolayı Nobel Fizik Ödülü’nü aldı.

25 Ağustos 1908 yılında Fransa’nın Le Croisic şehrinde öldü. Ölümünün ardından onuruna, radyoaktivitenin SI ölçü sistemindeki birmine Bekerel (Becquerel veya Bq olarak da adlandırılır) ismi verildi. Ayrıca biri Ay’da diğeri Mars’ta olmak üzere iki kratere Becquerel krateri ismi verildi.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Comments

  1. az kisaltabilirdiniz ama tessekur ederim odevime cok yardimci oldu. Herkeze odevi olanlara tavsiye ederim…

  2. elinize sağlık çook güzel olmuş yazarken yoruldum ama 100 alıcağım kesin sizin sayenizde

  3. susun be bura da ablanızvar 25 yaşındayım kızımın ödevi yaptırıyordum siz 6 ya 7ye gidip bunları yazarken benim kızım 4. sınıfta yazıyor hem de koleje gidiyorrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

    1. bnde koleje gidiyom bnde yazıyom havamı atıyon hava atcaksan kızının yazmasıyla hava atamazsın çünkü kızın ödevlerini tek başına yapamıyomuş sen yardım ediyomuşun baksana haaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa çok güzel siteymiş bu araada biraz uzun ama olsun ……..

    2. ee ne yapalım kızın koleje gidiyorsa bizimi kıskandırıyorsun bizde dershaneye okula gidiyoruz ne olmuş arkadaŞLAR İYİ BAŞARILAR DİYECEGİNE Susun be …

  4. yani bence biraz daha kısa olsaymış ve ben bu kadar bir kişiyi araştıracağım demedim sadece 3 kişiyi araştıracaktım marie cruie (meri küri)becquerel (bekerel)john dalton u araştıracaktım ama ne yyazıkki başka şey çıktı üzgünüm işime yaramadı ve bu siteyi fazla beğenmedim ilk girdim ve beğenmedim malesef diyeceksiniz girmeseydin ama iyi olarak biliyordum

    1. Şuana kadar okoduğum en komik yorum bu kusura bakmayın ama öyle 5 bilim insanını buraya özetledim topladım ben sen 3 tanesini al içinden nasıl işine yaramadı anlamadım. Bu yorumu okuyucuların takdirine bırakıyorum

rabia için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.