Fransız ressamı Legerin Hayatı ve Nesnenin Önemi

Fransız ressamı (Argentan, 1881-Gif- sur-Yvette. 1955).

On altı yaşında Caen’da, daha sonra 1897-1902 yılları arasında Paris’te bir mimarlık bürosunda çırak olarak çalışan Fernand Leger, Cezanne’ın yapıtlarını inceleme fırsatını buldu, bu arada Apollinaire, Reverdy, Max jacob ve Cendrars gibi ozanlarla ta­nıştı. 1909-1910 yılları arasında Or­manda Çıplaklar adlı tablosunu yap­tı; bu büyük boyutlu tuval, ressamın Cezanne’dan esinlendiğini yansıt­makla birlikte, onun “mimar” yanını da gözler önüne sermektedir.

Braque ve Picasso’yla tanıştık­tan (1910) sonra Tütün İçenler (1911). Düğün (1911-1912). Mavili Kadın (1912) gibi, kübizmin estetik anlayışı­na uygun, ama gerçeklikle aralarında­ki bağın, Braque ve Picasso’nun aynı dönemdeki tuvallerinden çok daha do­laysız olduğu yapıtlar verdi. 1913‘te Biçim Karşıtlıkları adlı bir dizi tablo yaptı: her biri son derece ilgi çekici birer inceleme sayılabilecek olan bu tuvaller aracılığıyla sanatçının silin­dir. kare, dikdörtgen hacimlerden ya­rarlanarak sağladığı hareketin dina­mik anlatımı, sanki tümüyle figüratif öğelerden kurtulmuş gibidir. Bunun­la birlikte, bir yıl sonra gerçekleştir­miş olduğu ve Merdivenler olarak ad­landırılan tuvallerinde, belli belirsiz bir figür gözlenebilir, ama yapıt Biçim Karşıtlıklarındaki ritmik düzenleme­yi sağlayan ilkelere göre gerçekleşti­rilmiştir.

Nesnenin Önemi

Birinci Dünya savaşının sonlarına doğru gerçekleştirmiş olduğu tablolar­da nesneler varlıklarını korur. Ressa­mın gündelik yaşamdan esinlenerek geliştirdiği temalar sırayla kenti, ma­kineleri ve makineleşmeyi anlatır (Diskler, 1918; Kent 1919). Bu biçim­ler evreninde, başlangıçta hiç Taslan­mayan insan figürlerinin zamanla beT lirdiği ama, bilinçli olarak her türlü anlatımdan yoksun bırakılıp kişiliksiz, yansız ve soyut birer görünüm kazan­dıkları görülür.

1921’de Andre Malraux’nun Lunes en papier (Kâğıttan Aylar) adlı yapıtını resimleyen Leger. İsveç Balesi için de Dünyanın Yaratılışının (müzik: Darius Milhaud) dekorlarını yaptı. 1923-1924 yılları arasında senaryosuz film olan Ballet Mecanique”ı (Me­kanik Bale) gerçekleştirdi: Burada, bazı nesneler, doğal olarak kişilere ayrılmış olan bir uzamda hareket ederler. Bu deneyimden kısa bir süre sonra, resim uzamına, hareketi getir­me isteği giderek belirginleşti; sanat­çı “uzamdaki nesneler” olarak adlan­dırılan bu döneminde Pipolu Natür­mort (1928), Anahtarlı Gioconda (1930) gibi tabloları yaptı.

Düz Renkler

1940’ta Paris’ten ayrılarak Marsilya’ ya yerleşen ve çalışmalarını burada sürdüren Fernand Leger daha sonra A.B.D’ne giderek İkinci Dünya sava­şının sonuna kadar orada kaldı ve renk ile deseni birbirinden ayırabil­meyi sağlayan bir yöntemle çalış­tı. Bu yönteme göre gerçekleştirmiş ol­duğu büyük kompozisyonları arasın­da Kır Partileri (1952-1954), Çiçekli İki Kadın (1954) vardır.

Leger ayrıca 1952-1954 yılları arasın­da inşaat İşçileri, vb. yapıtlarını ger­çekleştirdi, ardından on iki metreka­relik bir alan kaplayan anıtsal Büyük Geçit Töreni kompozisyonunu tamam­ladı (1954).Leger’nin kullandığı kompozisyon yön­temleri kesin bir geometrik desene, tu­val üstüne, sert karşıtlıklar oluştura­cak biçimde düz olarak sürülmüş can­lı renklere dayanır; tablolarındaki bü­tün öğeler, biçimlerde denge sağla­maktan çok kararlılık sağlanmasına katkıda bulunurlar. Kararlılık etkisi­nin sürekliliği Leger’nin giderek mo­zaik, seramik ve vitray gibi teknikle­re yönelmesine yol açtı ve bu tür ya­pıtları doğrudan doğruya mimarlık alanına uygulandı. Sözgelimi, Assy Şapeli’nin mozaikleri (1949), Manhattan’daki Birleşmiş Milletler Sarayı’nın duvar süslemeleri (1952), çok renkli seramik heykeller ve Audincourt Kilisesi’nin vitrayları (1951) bu yapıtla­rı arasında sayılabilir.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.