Makedonya Hakkında Bilgi

Makedonya Balkan yarımadasında bölge.

Sınırları pek belirgin olmayan Make­donya. Balkan yarımadasının güne­yinde. Yunanistan’ın kuzeyinde. Ege denizine kıyısı olan bir bölgedir. Eskiçağ’da birliği sağlanmışsa da hareket­li bir tarihsel evrim sonucunda bu bir­lik bozulmuştur. Makedonya, yükseklikleri 2 000-3 000 m arasında değişen yüksek dağların egemen olduğu verimli bir ovadan olu­şur: Makedonya toprakları üstünde dört ırmak akar. Bunlar batıdan do­ğuya doğru Bystritsa (Aliakmon). Vardar (Aksios). Struma Karasu (Strymon) ve Mesta Karasu’dur (Neslos).

Vardar ovası kuzeye doğru, ticarete olduğu kadar istila hareketlerine de elverişli bir “sızma” ekseni oluşturur. Orta Avrupa’yla Akdeniz Avrupası. İtalya’yla Anadolu arasında bir kav­sak noktası oluşturan coğrafi konumu sayesinde Makedonya, herkesin ele geçirmeye çalıştığı, çeşitli halkların raslastığı bir bölge haline geldi.

Eskiçağ Makedonyası

Eskicağ’dan başlayarak Makedonya’ ya çeşitli halklar yerleşti. Eski Yunan­lılar. MakedonyalIları kendilerinden savmıyorlar, onlara barbar gözüyle bakıyorlardı. Burada oturan halk İllyrialılar.Trakyalılar ve Yunanlılar­dan oluşuyordu. Makedonya kralla­rıysa kendilerini Yunanlı sayıyorlar­dı. Makedonya, yavaş yavaş Helen dünyasının yaşamına katıldı: Yunan­lılar. özellikle de Atmalılar, Makedon­ya kıyılarında koloniler kurdular (söz­gelimi, Strymon’un ağzında yer alan Amphipolis). Ama Makedonya kralı Philippos H’nin müdahalesi kesin ol­du. Philippos II (İ.Ö. 359-İ.Ö. 336). İlk hükümdarı Perdikkas I’in İ.Ö. VII. yy’da yaşadığı sanılan bir sülaleden geliyordu. Aralarındaki sürekli savaş­lar nedeniyle güçsüz düşen Yunan si­telerinin bu durumundan yararlanan. MakedonyalI güçlü köylülerden oluş­turulmuş askeri gücü kullanan, ayrı­ca ülkesindeki cok sayıda altın ve gü­müş madenlerinden elde ettiği gelir­leri de harcayan Philippos. sonunda. Atina’nın direnmesine karsın Yuna­nistan’da egemenlik kurmayı basardı. Oğlu İskender de (İ.Ö. 336-İ.Ö. 323). MakedonyalIları ve Yunanlıları Pers İmparatorluğu’nu fethetmeye sürükleyerek Helenizmin etkisini İndüs’e kadar yaydı, ama bir fatih olarak, ele geçirdiği uçsuz bucaksız toprakları düzenlemeye zaman bulamadı. Öldü­ğünde generalleri ve onların torunla­rı. bu toprakları aralarında paylaş­mak için ardı arkası kesilmeyen çatış­malara giriştiler.

Elli yıl süren bir iç savastan sonra ku­rulan Antigonos sülalesi, savas ve is­tilalar nedeniyle harap olmuş bir Ma­kedonya’ya sağlam bir bicimdo yer­leşti. İ.Ö. 280’e doğru Kelt toplulukları Tuna’yı aşıp Balkan yarımadasının bir bölümünü yakıp yıktılar. Antigonos sülalesi döneminde (İ.Ö. 276-İ.Ö.168), Yunanistan üstündeki etkisini koruyan ve güçlenen Make­donya, ikinci bir refah dönemi yaşa­dı: iyi bir de ordusu vardı. Roma’nın yayılma hareketi Makedonya için bir tehlike oluşturdu. Son Makedonya kralı Philippos V (İ.Ö. 229-İ.Ö. 179) ül­kesinin bağımsızlığını koruyabildiyse de oğlu Perseus Romalılar karşısında yenildi (Pydna savaşı. İ.Ö. 168) ve Ma­kedonya böylece dört cumhuriyete ay­rıldı.

Bu tarihten sonra bağımsız Makedon­ya ortadan kalktı. Eyalet devleti hali­ne gelen ülke bundan böyle Roma dün­yasının bir parçası oldu. “Roma Barışı”na karşın eski refahına kavuşa­madı. Büyük Via Egnatia kara yolu bu­radan geçiyor ve Doğu ile Batı dünya­sını birbirine bağlıyordu; bu yol bo­yunca çeşitli koloniler kurulmuştu.

İslav Makedonyası

Roma İmparatorluğu barbar akmları etkisiyle zayıflamaya başlayınca, Makedonya bu durumdan etkilenen ilk bölgelerden biri oldu. İ.S. IV. yy’m sonunda bütün Balkan yarımadası ve özellikle Makedonya Gotlar, Sar­mallar. Hunlar, Vandallar tarafın­dan baştan başa aşıldı. Bunu izleyen iki yüzyıl içinde bölgede neler olup bit­tiği konusunda elde yeterli bir bilgi yoktur, ama bu dönemde Balkanlar Roma egemenliğinden çıkıp, bilinen ilk İslav prensliklerine bağlanmıştır. Karpatlar’m kuzeyinde kalan bölgele­re yerleşmiş olan İslavlar “tarih sah­nesine” VI. yy’da girdiler ve etki alan­larını üç yüzyıl boyunca genişlettiler. Güney İslavları, kabileler halinde, da­ha önce terk edilmiş olan alanlara yerleştiler: özellikle Makedonya’da Selanik çevresinde sayıları oldukça yüksekti. İslavlar giderek o kadar ege­men duruma geldiler ki, kullandıkla­rı lehçeler yunancanm yerini aldı; bu­na karşılık Yunanistan’da İslav toplu­lukları yavaş yavaş Helenleştirildi.Et­nik ve dilsel açıdan. Makedonya’nın bu yeni halkı, Bulgarlara çok yakın­dı. Bizans kilisesi gözetiminde Kiril ve Metodiy tarafından X. yy’dan başla­yarak Hıristiyanlaştırıldılar. Orto­doks ve Katolik kiliseleri birbirinden ayrıldıkları zaman da MakedonyalIlar Sırplar. Karadağlılar ve Bulgarlar gi­bi Ortodoksluğu seçtiler.

Siyasal düzlemde Makedonya, Roma İmparatorluğu’ndan sonra İ.S. IV. yy’da. Bizans İmparatorluğu’na bağ­lı kaldı. İslavların Makedonya’ya yer­leşmesinden başlayarak dönem dö­nem. Bulgarların, Bizanslılarm, Sırp­ların. Normanlann, Venediklilerin egemenliğine girdi ve bu durum XIV. yy’a kadar sürdü.

Türk Egemeliği

Makedonya’ya Türkler ilk olarak XIV. yy’da girdiler.

1389 ve 1448’deki Birinci ve İkinci Kosova savaşlarında, Türklerin Haçlıla­rı yenmesiyle Makedonya kesin ola­rak Osmanlı Devleti sınırlarına girdi ve kazanılan topraklara Türkler yer­leştirildi. Kentler ve kasabalar mülki yönden ve yönetimsel açıdan merke­ze bağlı olduğundan halk, İslam-Türk kültürünü benimsedi. Yunanlılar. Sırplar ve Bulgarlar, Makedonya’yı kendi sınırlan içinde sayıyorlardı. Et­nik ve dinsel ayrılıklar yüzünden Ma­kedonya’ya kesin sınır çizilemiyordu.
XIX. yy’da Selanik, Manastır ve Kosova’nın Makedonya sınırları içinde kabul edilmesinden sonra Türkler, bu bölgedeki çoğunluğu oluşturduklarını belirttiler. Aynı konuda Bulgarlar da ısrar edip asıl çoğunluğu kendilerinin oluşturduklarını ileri sürünce, İstan­bul Konferansı’nda (1876) Makedon­ya sorunu ele alındı. Konferansta Ru­meli, Bulgaristan ve Batı Rumeli ola­rak ikiye ayrıldı. Daha sonra Makedonya adını alacak olan Batı Rumeli, Berlin Anlaşması’yla (1878) ve ıslahat yapılmak koşuluyla Osmanlı Devleti’ ne bırakıldı. Ama Bulgarlar Makedon­ya’da okullar açarak kendi kültürle­rini yaymaya çalıştılar: ardından Ma­kedonya’nın bağımsızlık kazanması ve Bulgaristan’a katılması için girişim­lerde bulundular. Öte yandan. Yunan­lılar ve Sırplar da Makedonya üstün­deki isteklerinden vazgeçmiyorlardı. Etniki Eterya Cemiyeti’ni canlandıra­cak milis kuvvetleri Makedonya’ya saldırınca Yunanistan’a savaş açıldı (1897). Yunanlılar yenildiler. Ruslar ve AvusturyalIlar da Arnavutluk dı­şında kalan bölümü paylaşmaya ka­rar verdiler. Bulgaristan ise Selanik in başkent olmasını ve Makedonya’nın bağımsız olmasını isliyordu. Bunun üstüne Avrupalılar ıslahat önerileri­ni yinelediler (1902).

1903’te Makedonya’da Türklere kar­şı şiddetli bir ayaklanma oldu, ama ardından bastırılarak geçici bir huzur ortamı yaratıldı. Bu arada Osmanlı Devleti önerilen mali ıslahatı kabul et­mek zorunda kaldı; çeşitli girişimlere karşın Makedonya’da bir huzur sağ­lanamadı. 1903 ayaklanmasından sonra Makedonya halkı ulusal kişili­ğinin bilincine vardı; ama Makedon­ya’daki ulusalcı hareket, uluslarara­sı siyasetin ve komşuların tutkuları karşısında gerilemek zorunda kaldı. Kuzeyde Sırplar. güneyde de Yunan­lılar, tarihsel gelenekleri göz önünde tutarak Makedonya’nın sonunda ken­dilerine kalacağını düşünüyorlardı; doğudaki Bulgarlarsa etnik akrabalık­larını öne sürüyorlardı. Bulgaristan’ın bağımsızlığının tanınmasından son­ra (1908), Balkan devletleri yeni istek­ler öne sürdüler. Daha sonra Osmanlılar Makedonya’daki askerlerini ter­his ettiler.

1912’de Rusya, etkisini Balkanlara yaymak ve burada Avusturyalılar ve Almanları dize getirmek amacıyla Sır­bistan, Yunanistan ve Bulgaristan arasında Türklere karsı bir güçbirliği düzenledi. Yıl sonunda üc müttefik. Makedonya’yı sözde “özgür” kıldılar ve hemen ardından burayı paylaşmak için çalışmaya girdiler. Yenilgiye uğ­rayan Bulgaristan. Bükreş Anlasması’nı (Ağustos 1913) kabul etmek zo­runda kaldı: bu anlaşmaya göre Ma­kedonya’nın büyük bölümü ve ic kesi­mi Sırbistan’a, deniz kıyısı da Yuna­nistan’a verildi.

1912-1913 yılları arasında yaklaşık 100 000 kadar Türk. Türkiye’ye göç etli, çok sayıda Bulgar yanlısı Make­donyalI da 1913-1918 yılları arasında Bulgaristan’a kadı.

Bu arada Makedonya’nın yeni sahip­leri bölgede yoğun bir eritme siyaseti gülmeye koyuldular. Bulgarlarsa du­rumu kendi lehlerine çevirmek için iki dünya savası sırasında Almanya’nın yanında yer aldılar.

1913’te parçalanan Makedonya’nın güney kesimi, Birinci Dünya savaşın­dan sonra Yunanistan’ın önemli bir eyaleti haline geldi. Kuzey kesimiy­se, Yugoslavya’yı oluşturan cumhu­riyetlerden biri oldu. Eski Doğu Bloku ülkelerinde gerçek­leşen değişiklikler sırasında, eski Yugoslavya parçalanırken, 1991 Eylü­lünde yapılan halk oylaması sonu­cunda, Makedonya Cumhuriyeti de bağımsızlığım ilan etti; ama sınırları içindeki Makedon azınlıktan huzur­suz olan Yunanistan’ın Batı ülkele­rine baskı yapmasından ötürü, cumhuriyet Batı ülkelerinin hemen hiçbiri tarafından tanınmadı.

Hadi Paylaş!Share on FacebookTweet about this on TwitterShare on Google+Share on RedditPin on Pinterest

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.